Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Farzet ki yazdıklarımı anlayabildin. Ya anlayamadıkların?

Farzet ki yazdıklarımı anlayabildin. Ya anlayamadıkların? Ya yazıp da sildiklerim? Ya yazamadıklarım? *** Ben blogumun bendeki etkisini unutmuşum.. bir rahatlama aracıydın sen benim için.. yazdıklarımı milyonlar okuyormuşçasına hevesle yazardım.. bir iki yorum gelirse havalara uçardım "beğenmişler" diye.. içimi dökerdim, sayardım, kızardım, sinirimi boşaltırdım.. şimdi hadi birşeyler yazayım dediğimde birşeyler engel oluyor yazmama.. insanın hayatında sürekli iyi şeyler olmuyor, sürekli mutlu mesut yazılar yazmak istemiyorum, ama o alınır, bu kırılır diye yaşadıklarımı yazamıyorum artık bunu farkettim.. kendimi gizli sınırlar çizmişim meğersem.. eski usul deftere mi yazmaya başlasam diyorum, ya da yeni bir blog mu açmalı, adımı sanımı vermediğim gizli bir blog? *** bir dizi sevdim : Hatırla Gönül.. uzun zamandır böylesine severek merakla takip ettiğim bir dizi olmamıştı.. Sezen Aksu "Yaralı" şarkısını Gökçe Bahadır için yazmış olabilir mi?

mısır ekmeği yaptım :)

karadenizde ne yenir diye sorsanız üç beş yemeği geçmez bizim mutfağımızın yemekleri.. lahana, hamsi, mısır olmasaydı bizim milletimiz aç kalırdı :) genel olarak bakıldığında çoğu yemek uydurma tarifler olarak ortaya çıkmıştır.. hamsiyi pilava koyarız, hamsi kuşu yaparız, kızartırız ya da salamura yaparız.. lahanayı sarma yaparız, çorba yaparız, lahana yemeği yaparız.. mısırdan un yaparız, mısır ekmeği yaparız, mısır ekmeğini yoğurdun içine doğrayıp yeriz.. ünlü et yemeğimiz yoktur, doğulular gibi kebaplarımız yoktur, yağlı bulgurlu ağır yemeklerimiz yoktur.. neden mi? benim fikrim şöyle, karadenizde erkeklerin çoğu kahvede otururken kadınlar çalışır, bundan dolayı kadın hem dışarda bağda bahçede çalışır hem de akşam eve gelip acele yemek yapar, aman akşama yemek yetiştireyim gayretiyle böyle pratik yemekler ortaya çıkmıştır. tabi şimdiki biz gençler internet sayesinde canımızın istediği yemekleri bakıp yapabiliyoruz. ben de evimi özlemiş olmalıyım ki bu aralar canım

Tahinli Susamlı Kek

Madem kış geldi, madem yağmurlar bizi eve kapattı bize de mutfağa geçmek için gün doğdu ;) tahinli keki görüp ilk denediğimde evdekiler benle biraz dalga geçmişti :) kardeşim özellikle susamlı kek mi olur, yine buldun değişik bişey diye bana çok gülmüştü.. sonra bu canıım kekin kokusu bütün evi sarınca bir gecede hepsini yiyip bitirmişlerdi ;) tahinli kekin en güzel yendiği mevsim kış mevsimi bence .. yanına da çay veya sütlü kahve en yakışan içeçekler .. denemek isteyenler için nacizane tarifim aşağıdadır, nacizane diyorum çünkü ben yemek yada pasta blogu değilim, deniyorum, sevdiğim ve yapabildiğim şeyleri ara sıra burada paylaşıyorum.. Malzemeler: 3 yumurta 1 su bardağı şeker 1 su bardağı süt yarım su bardağı sıvıyağ yarım su bardağı tahin 2 su bardağı un 1 paket kabartma tozu 1 paket vanilya Kek kalıbını yağlamak için, 1 kaşık tereyağ ve yarım çay bardağı susam Yapılışı klasik yumurta ve şekeri çırptıktan sonra diğer malzemeleri ekleyin, orta büyüklükte kek

Merhaba :)

*Günün lafı, -Buzdolabındaki dondurma kutusundan, sarma çıktığı günden beri dış görünüşe önem vermiyorum :)  Biz kadınlar bazen çok acayip olabiliyoruz.. geçen gün evde domates yoktu, eşimin canı da melemen çekti.. o kadar kışlık melemen yaptın aç birini yap diyor.. bense civcivlerini koruyan tavuklar gibi sinirleniyorum, ya deli misin onlar kışın yenecek! ben onları zor günler için yaptım.. akşam işten yorgun çıktığımda yapıp yiyeceğim ben onları.. daha ekim ayından kışlıklar yenmeye başlanır mı hiç :) halbuki ondan değerli mi , aç birini pişir nolcak ki :) yukarıdaki günün lafına çok güldüm, benim dolabımda aynen bu halde şuan :) herşey kara kış günleri için.. bunun dışında ufak ufak evi düzenlemeye başladım.. yazlıklar yukarı, kışlıklar aşağı.. sandaletler kutuya, butiler ayakkabı dolabına.. pikeler baza altına , yorgan ve battaniyeler yatağın üstüne.. tv battaniyesi pufun üstüne... mutfakta ise yazlık kışlık durumu yok ancak kap kacak sevdası yüzünden koca mut

giyecek hiçbir şeyim yok :)

geldi yine "giyecek hiç bir şeyim yok" mevsimi .. eşimin dolabını açıyorum tak tak, bir tişört bir pantolon ütüleyip yarın bunları giyersin diyorum.. gel gelelim sıra bana gelince aynı bu resimdeki gibi dakikalarca bakıyorum bakıyorum bakıyorum.. bu çok ince, bu çok kalın, bunun boyu kısa, bunun boynu açık, bunun rengi olmaz... aslına bakarsan dolap dolu, ama gerçekten giyecek hiç bir şeyim yok :) yağmurdu, rüzgardı derken hızlı bir giriş yaptık soğuk mevsimlere.. en acilinden dolabı baştan düzenlemem gerekiyor.. nereye elimi atsam yazlık etek ve tişörtlere çarpıyor.. kışlık hazırlık yaptım o kadar sadece boğazımı düşünmüşüm :) buzlukta, dolapta yer kalmadı ama giyecekleri unutmuşum.. Sizde durumlar nasıl?

20 karede bozcaada tatili :)

hayaller bozcaada gerçekler trabzon :) karadenizli insanın yaz tatillerini başka yerde geçirmesi zordur, bilenler bilir malum fındık ayı yaza denk geldiği için çoluk çocuk herkes bahçede olur.. o yüzden alışık değilimdir tatilde nereye gideceksin sorusuna.. tabi artık çalışma hayatına atıldık ve yıllık izin denilen,her dakikası değerli o tatille bu sene tanıştık :) bloglarda sıkça tavsiye edilen Bozcaada'yı biz de gidip görelim dedik.. 7 saatlik yolculuk sonrası adaya ulaştık.. ada eski rum evleriyle ve onların şip şirin pencereleriyle süslü.. tabi rum evlerinin çoğunu butik pansiyona çevirmişler.. diğer tatil bölgelerine göre biraz pahalı bir yer olduğunu söyleyebilirim.. biz  Kalais Otelde  kaldık.. Kalais rumca "sert esen rüzgar" anlamına geliyormuş  ve merkezden biraz yukarıda bulunuyor.. merkezdeki sokaklarda dolaşırken ay burayı da çekmeliyim, burası da çok güzel, bu evin penceresine bayıldım diye diye geziyorsu

kış hazırlığı part2 :)

beklenen ikinci kış hazırlığımı da nihayet tamamladım :) meğer ne eğlenceliymiş kış hazırlığı yapmak.. her ne kadar eşim, -savaş mı çıkacak, kıtlık mı çıkacak yorulma ,uğraşma,  dese de :) -sen anlamazsın kadın işinden :) deyip geçtim mutfağa.. 6 kilo çanakkale domatesi, 1 kilo  çarliston biber, bir kaç tane acı çarliston ve sarımsak.. 10 tane de yarım kiloluk kavanoz aldım tanesi 1 liradan.. bir çay bardağı sıvıyağında biberleri küçük küçük doğrayıp kavurdum.. domatesleri kabuklarını soymadan rondodan geçirdim ve tencereye ekledim.. sarımsak ve tuzunu da koyup kısık ateşte 15 dakika kadar pişirdim.. sıcak menemeni kepçeyle kavanozlara bölüştürüp hemen kapaklarını sıkıca kapattım.. kapağı kapatırken önce geri doğru çevirdim, iyice oturunca ileri doğru döndürdüm.. zaten çok sıcak olan kavanozları bir havlunun üzerine ters çevirdim.. onlar soğurken aldığım kurdeleyle fiyonklar yapıp silikon tabancasıyla kavanozlara yapıştırdım.. işte sonuç bu :) s

1. geleneksel yaz temizliği :)

bizim evde birinci yıldönümü kutlamaları tüm hızıyla sürüyor :) eşyalarımızda bizimle birlikte birinci yıllarını kutlamak istediler , biz de onları kırmadık hepsiyle tek tek ilgilendik :) halılar halıcıya, perdeler makineye, koltuklar, dolaplar havuza yüzmeye gönderildi :) bir kaç gün süren bu kutlamalara "geleneksel yaz temizliği" adını verdik.. her yer mis koktu, pırıl pırıl parladı.. evin hanımı biraz yorulsa da seneye görüşmek üzere deyip kutlamaları sonlandırdı :)

yıldönümü hikayesi

1. evlilik yıldönümü, bunu yazarken bile şoklar geçiriyorum zamanın bu kadar çabuk geçtiğine inanamıyorum.. 2 ağustosta bir yılımızı doldurduk.. bana evli misin diye soranlara -evet yeni evliyim diyordum , bir yıl dolmuş artık neyine yeni diyorsam.. ilk yılın heyecanından mı, mutluluktan mı, birbirine alışma çilesinden mi neden bu kadar çabuk geçti anlamadım.. bir senede tecrübe ettim ki ne kadar uzun sevgililik yaşarsan yaşa, aynı eve girmedikçe ben onu çok iyi tanıyorum deme ^^ bazı huyları seni sinir ederken bazı çok güzel huylarına şaşa kalıp bayılabiliyorsun.. sevgiliyken aman kavga anında ağzımı tutayım dediklerini evlendikten sonra daha rahat söyleyebiliyorsun :) bunun sebebi ne olursa olsun zaten karı-kocayız beni terk edemez duygusu olabilir :D her kavga sonrası barışma çabaları ise tadından yenmez güzel bir olay.. evlilikteki kadın erkek iş dağılımının adaletsizliğine takıyorsun bazen kafayı.. yemek, çamaşır, ütü, temizlik, alışveriş kadının asli görevi

kış hazırlığı part1 :)

Geçen sene tembellik yapıp, kışlık fasülyemi, bezelyemi trabzondan annemden istemiştim.. zavallı annem bir valiz doldurmuş gelmişti :) bu sene fasülyenin kilosu 2 liraya düşünce kendim yapabilirim dedim ve doldurdum pazar çantasına.. pazar fiyatları, kilo olarak fasülye 2, köy patlıcanı 3, barbunya 3 liraydı.. fasülyeleri iki üç dakika haşlayıp soğuk suya attım ve bekletmeden poşetlere bölüştürüp dolaba attım.. barbunyayı haşlamadan çiğden poşetlere doldurdum.. patlıcanları ise ince çubuklar halinde doğrayıp haşladım ve poşetledim.. trabzonda mısır unlu patlıcan tava yaparız biz.. patlıcan aşığı biri olarak her çeşidini severek yiyorum ben, bir gün unlu kızartmasını da çekip koyarım buraya.. araya kaynamış pırasa ise tamamen özlediğim için dünkü akşam yemeğimdi :) klasik zeytinyağlı havuçlu pirinçli yaptım.. ama biz üzerine limon sıkarak değil yoğurt koyarak yeriz pırasayı.. arkadaşıma söylediğimde çok şaşırmıştı, nasıl yani yoğurtla hiç yemedim demişti.. g

yaprak sarması :)

bunların hepsi bazı zor işleri kolaylaştırmak için , yoksa işten eve gidip sarma sarmayı kimse iple çekmez :) hadi merve fotoğraf da çekersin, bloga da koyarsın diye diye oturdum masanın başına.. Trabzonda üzüm yaprağı değil karalahana sarması yaparız biz.. üzümü istanbula gelince yapıp yemeye başladım ve çok sevdim.. hatta fazla fazla yapıp buzdolabı poşetine koyup dondurucuya bile attım.. acil misafir olduğunda hemen elimin altında olsun diye.. ama siz yine de bana gelecekseniz önceden haber vermeyi unutmayın :)) sarmanın iç malzemesinde, pirinç, soğan, limon, nane, kuş üzümü, pulbiber, maydonoz ve tuz var... tabi hem içine hem de pişerken üzerine döktüğüm sıvıyağ.. sizin deneyip beğendiğiniz farklı içler varsa yazın onu da denerim ;) sağlıcakla kalın..

iç güveysinden hallice..

Ramazan bayramınız mübarek olsun , Allah tuttuğumuz oruçlarımızı kabul eylesin .. bu bayramı daha doğrusu tatili iple çektim ben.. yoğun tempomuz bitti çok şükür işlerimiz normale döndü.. bu zamana kadar köyümde bayram geçirmeye alışmış biri olarak, istanbuldaki bayramdan pek bişi anlamadım.. telefonla araşmak da gidip görmenin yerini tutmuyor bence.. siz bayramlarda ne yapıyorsunuz bilmiyorum ama ben bu seneyi biraz düşünceli geçirdim.. bu zaman kadar sevdiklerimi hep arayıp sordum, bayram olsun ya da olmasın, aklıma gelince aradım , mesaj attım .. ama isterim ki onlar da bana aynı şekilde davransın.. akrabalık ilişkilerini evlendikten sonra daha önemsemeye başladım mesela.. dayıdır, haladır, teyzedir arada bir arayıp sormak, haber almak gerekiyor diye düşünmeye başladım.. ama kardeşim küçüğüz diye hep biz mi arayacağız! neden benim dayım ara sıra arayıp, -nasılsın kızım bir ihtiyacın var mı? -evlendin , herşey yolunda mı? -iyi misin?  demiyor... neden hep bizde

mutlu haftasonları

- Baba, sen gece karanlıktan korkuyor musun? - Hayır, korkmuyorum - Her gece ortasında açlıktan uyanıyor musun? - Hayır, uyanmıyorum - Uyurken battaniyeni atıp üşüyor musun? - Hayır, üşümüyorum - Peki, o zaman annemin yanında sence kim uyumalı? okuduğum en güzel baba oğul diyaloğu :)

ramazan halleri

Siz de gün içinde; iftara ne yapsam diye düşünüyor musunuz? değişik ve lezzetli tarifler ararken kendinizden geçiyor musunuz? en önemlisi instagramda gördüğünüz o güzelim yemek fotoğraflarına uzun uzun bakıp dalıyor musunuz? ya da "sabahın köründe patlıcan musakka tarifi mi paylaşılır be kardeşim!" diye söyleniyor musunuz? siz, sahurda bir gözünüz kapalı tostunuzu yerken, sahur masalarını özene bezene süsleyip, çekip paylaşan kadınlara hayret ediyor musunuz? iftarda bunları bunları yiyeceğim diye hayal edip bir çorba içip doyuyor musunuz? *** sıcak havaların istanbulda tavan yaptığı, pekmezimizi akıttığı bu son ramazan günlerinde, işte benim de rutinim böyle geçiyor ^^ paylaşım yapmaya bile üşeniyorum :) fazla konuşursam acıkırım, susarım gibi küçük hesaplamalar bile yapıyorum.. ama ne kadar acıkırsam acıkayım orucun ne kadar kıymetli bir ibadet olduğu bildiğim için, sabırla , gönül rahatlığıyla tutuyorum orucumu.. Hayat Nur Artıran hanımın

Yeni evlilere bıkmadan usanmadan sorulan sorular :)

yaşlı, genç, modern, alaturka kültürleri ne olursa olsun herkesin etrafındaki yeni evlilere sorduğu, çiftlerin de sabırla cevap verdiği kalıplaşmış sorular var.. biz bıktık cevaplamaktan onlar sormaktan bıkmadı :) *Nasıl yavrum alışabildin mi buralara, memleketini özlüyor musun? -Eh biraz özlüyorum, zaten üniversiteyi istanbulda okudum biliyorum buraların huyunu suyunu.. -hee iyi iyi.. *Kaç ay oldu siz evleneli, eee çocuk ne zaman yapacaksınız? -3 ay oldu teyze dur bi nefes alalım! -olmaz yavrum beklemeyin, nerden bileceksin ya çocuğun olmazsa! -dur bismillah dan diye böyle söylenir mi teyze, Allah bilir orasını.. -olmaz sen yap at kenara garanti olsun.. *Hem ev hem iş zor olmuyor mu, yemekleri kim yapıyor? -yetişiyorum çok şükür, zaten iki kişiyiz orduyu doyurmuyorum.. *E şimdi çocuk olunca çalışmaya devam edecek misin? -Bilmiyorum şuanda çocuk düşünmüyoruz teyze.. *Kim bakacak çocuğuna? -Yok teyze , çocuğum yok şuanda.. *Evlilik yaramış kilo mu aldın se

Trabzon seyahatimiz..

Dikkat! bu post aşırı memleket havası kokmaktadır :) kardeşimin ani doğumu üzerine biraz rötarlı da olsa Trabzon'a gittik geçen hafta.. tatlı mı talı, bal lokması bir kızımız oldu adını "Sena İpek" koydular.. ipek böceğimiz herkese ilklerini yaşattı.. ailemizin ilk torunu oldu, bizimkiler genç yaşta anneanne-dede oldu, ben teyze oldum :) Allahım isteyen herkese evlat sevgisini tattırsın inşallah.. sırf ipeğin doğum fotoğraflarını çekmek için aceleyle aldığımız fotoğraf makinemizi de bolca kullandık.. işte bizim köyümüzden bir kaç fotoğraf karesi.. ipeğimin minnak donu :) köyümüz merkeze bağlı bu yüzden tam da köy havasında değil, durağımız bile var :) Maçka yolu üzerinde köyümüz, kasaplar  kendin pişir kendin ye mekanları meşhurdur, dayımın kasabı da bu yol üstünde "Karakaş Kasabı".. bizim balkondan köyün manzarası, balkondan uzanıp incir yiyebiliyoruz :) evimizin etrafı böyle fındık bahçeleriyle süslü :) köyümün eri