Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Keçe Beşiktaş Amblemi

kısmette beşiktaş  amblemi yapmak da varmış :) her ne kadar trabzonsporlu olsam da gelen bi istek üzerine beşiktaş amblemi yaptım. tam orjinal olmasa da keçeden bu kadarını çıkarabildim. boş bi zamanında TS amblemini de deneyeceğim.. henüz tişörte dikmedim, sipariş gelirse dikip verebilirim haberiniz ola ;)

Zerrin & Erhan Söz-Nişan

geçtiğimiz günlerde kuzenim Zerrin ablamı hem sözledik hem nişanladık :) kız isteme ve söz bir arada olunca herşey ardı ardına gelişti.. tam karadenizli usulü, kahveler gelmeden konuya geçildi, Allah'ın emri Peygamberin kavliyle kızımız istendi.. bizimkiler de hiç naz yapmadan verdiler :) kahveleri toplar toplamaz nişan tepsisi geldi, yüzükler takıldı.. tepsiyi Serjiyo tuttu, evin küçüğü olarak. o ara bi karışıklık , makas kesmiyo felan denildi hem damat bey hem babası bolca harçlık attı tepsiye :) geceden en karlı ayrılan kuşkusuz serjio oldu :) sonra pasta merasimi ve topluca çekilen fotoğrafların ardından kapanış yapıldı.. hiç söz kesmeye şahit olmamıştım, çok eğlendim :) bakalım darısı Elif ablamın başına , büyükler aradan çekilsin ki küçüklere yer açılsn dimi ama :)

mis kokar benim güllerim

mis kokulular , tazecikler tabiki çok özeller.. yine kadınlara değinmeden edemeyeceğim ama güllerin renklerine yüklenilen o güzelim anlamlar da yine bizim başımızın altından çıkmıştır eminim :) kırmızı gül: aşk, tutku, yüreklilik, cesaret, seni çok seviyorum.. beyaz gül: masumiyet, saf aşk, sana değer veriyorum.. sarı gül: ayrılık diye bilinse de sıcak sevgi, arkadaşlık, memnuniyet.. mercan renkli gül: özlemek, istemek, güzellik.. hangisini alsam diye düşünmeyeceksin işte, ver ortaya bir karışık deyip usulca işin içinden sıyrılacaksın :)

1Erkek 1Kadın, Süpriz

bişi merak ediyorum, siz kimin tarafındasınız ,yani zeynepçi misiniz, ozancı mı ? filmin büyük bir kısmı zeynepin başının altından çıkan olaylarla işleniyor. bazen ozana acıyorum, ama zeynebin de ilişkiyi canlandırma çabalarına hayranım :) bazen ozan "öküz" kelimesinin hakkını vere vere oynasa da bu videoda %100 haklı değil mi sizce? zeynep sürekli ondan birşeyler bekliyor, süprizler, özel günler vesaire.. ama günümüzde özel günün de ağzına edilmiş durumda.. doğum günü, yıldönümü, ilk bakışma, ilk buluşma diyee diyee yılın nerdeyse her günü özel gün olmuş. kuşkusuz bu işten en karlı çıkanlar mağaza sahipleri, markalar.. insanları hediye almak, vermek zorunda bırakanlar ! ben herkes alıyor die değil, içimden geldiği için almak istiyorum belki ama sırf bu baskı yüzünden hediye işinden soğuyorum.. önemli olan da özel günde alınan hediye değil zaten, yılın bütün günlerinde güzel geçinmek.. sürekli öküzlük yaptıktan sonra özel günde süprizlere boğsa ne f

çok yaşayın..

hiç yaşlanmak istemeyiz ama doğum günlerini de iple çekeriz.. doğum günü partileri, pastaları felan da kandırmaca olsa gerek . insan bir yıl daha gitti ömrümden diye mutlu olur mu _? 365 günün bir günü size aittir, o da sevinsem de üzülsem mi arasında geçer gider.. pastanızdaki mum sayısı artmaz sadece, işler daha da zorlaşır, hayat soruları daha da kazıklaştırır, hayaller yön değiştirir, hayattaki rolleriniz ağırlaşır.. herşeye rağmen her yıl doğum günlerimizde iyi hissediyorsak, şüphesiz sahip olduklarımızdır bize iyi hissettiren.. gerçek arkadaşlar, gerçek akrabalar, sevgisini esirgemeden bizi sevenlerdir.. Allah sizi sevenleri , size bağışlasın.. şüphesiz; ekmek , su gibi gereklidir insana sevmek, sevilmek..

Kokina Yılbaşı Çiçeğim

Blog bağımlılığını blogu olmayan anlayamaz ,   nasıl ki anne olmadan çocuk sevgisinin ne demek olduğunu anlayamıyoruz bu da aynı şey..  internetsiz öğrenci evi , seyircisiz futbol maçı gibiymiş :(  sessiz, sakin.. sadece oyuncuların sesi duyuluyordu.. neyseki sonunda internetime kavuştum da, ev biraz hareketlendi :) Şimdiii size benim için ilk dünya tarihini araştırmadığım bir olayı söyleyeceğim :) Fotoğraflarda gördüğünüz, yılbaşı çiçeği kokina, çoğunuzun bildiği bir çiçek.. Geçen sene tanıştım ben kokinayla.. sokakta görünce ne güzel şey bunlar diye aldım, başımın yanına koyunca gece elimin dikenlerine batmasıyla uyandım.. aldım vazoya yerleştirdim, köşe bucak yer aradım kokinama.. üstündeki çiçekleri ilk başta gerçek sanıyordum, meğer iple bağlıymış duyunca pek bi üzüldüm.. ama kokinayla ilgili rivayeti bildiğimden çiçeğim çürümeye başlasa da atmaya kıyamadım.. neymiş efendim kokinanız, bir daha ki yılbaşına sağ salim kavuşursa, dökülmezse ev sahibi

istanbul'un çilesi biter mi ?

2012 yılında İstanbul avrupa şehrinin düştüğü hallere bakın ! elektrik kesilir , doğal gaz kesilir, su kesilir.. bu da yetmez telefonlar kesilir, hatta hatta bütün telefon numaraları birbiriyle yer değişir. iki gündür internetim yok, ttnet'in başının etini yiyorum kısa süreli bir arıza deyip duruyor. meğer asıl sorun ev telefonlarında imiş ! bugün kesilen telefonlar açılınca , bir de ne göreyim tanımadığım insanlar beni arıyor, gamzeyi istiyor! yok teyzecim ben değilim diyorum, ısrarla doğru çevirdim kızım diyor. kapatıyorum tekrar arıyor, gamze olmadığıma inanması için 4 kez araması gerekti. sonra ben ev telefonunda cebimi aradım ve teyzenin haklı olduğunu anladım ,  numara doğru, ama ben gamze değilim :) sonra kendi ev telefonumu çevirdim bakalım benim numaramı kime vermişler, yine başka bir teyze açtı.. işin komik tarafı siz kimi aramıştınız diyor teyze ben de * kendi evimi aramıştım siz kimsiniz diyorum :D biraz sonra irandan arıyor bi amca, açıklıyor

Midenizdeki kelebekler

genelde aşık olan kişilerin kullandığı o meşhur cümle, 'ayy, midemde kelebekler uçuşuyor sanki..' sevgililik döneminin ilk zamanlarında başlayıp, zamanla alışma evresine geçince kaybolan hissiyat. bu kelebek hissiyatının bilimsel boyutunu açıklayım önce.. * insan heyecanlandığında bazı bölgelere kan daha fazla gitmeye başlar,  bu fazla kan ihtiyacı da ilk olarak mideden kanın çekilmesiyle karşılanır.. bizlerde midemizde kelebekler uçuşuyor gibi hissederiz.. bu kelebeklerle ilgili bir iki teşhisim de oldu.. ömürlerinin bir günden uzun olduğunu, beslenip, büyütüldüğünde ise artık aileden biri gibi davrandıklarını düşünüyorum.. kendilerine alışıp, varlıklarını hissetmiyorsunuz.. tam tersine daha büyüyemeden birileri tarafından öldürüldüğünde ise, bir daha midenizde unutulmayacak derecede bir ağrı bıraktıklarını.. o ağrıların da ara sıra hareketlendiğini ve sadece mide yanması olarak kaldığını düşünüyorum.. bilmem farklı his

melodramik

diğer bölümleri bilmem ama eğitim fakültelerinin son senesinin nasıl eziyetli geçtiğini bizzat yaşıyorum. son sene rahattır, ders sayın azdır , hocalar fazla zorlamaz gibi batıl inançlar bizim bölümde gerçek olamıyor. 6 dersin dördünde adam akıllı proje istiyorlar..  bu projelere son hafta yaparım veririm gibi yaklaşırsanız, daha ilk vizede çuvallarsınız.. çünkü öğrenci milletini tanıyan hocalarımız tabi ki vizelerde sorularını projelerimizden soruyor. e  biz de malum sınıfça düşük nota mahkum ediliyoruz. fazla tembellik de yapmıyoruz hee, anladığımız kadarıyla projelerimizi hafta hafta yapmaya çalışıyoruz. ama birine ağırlık verince ötekiler askıda kalıyor direkmen ! tek derdimiz 60 alıp geçmek anlayacağınız.. *** senenin sonunda malum sınav kpss sorunumuz da var ! öğretmen olmak isteyenlerle ilgili tabi. dershaneye yazılmadım, murat eğitim kurumlarının eğitim setini gittim aldım.. kitapların kalınlığı çok ürkütücü, eve getirdikten sonra 3 gün uzaktan ke

Biraz korku biraz gerilim

korku filmi sevmem normalde, romantizm iyidir iyi derim hep, kendimi tanıyorum, hatta o uçuğun dudağımda nerde çıkacağını bile biliyorum :) ama arada bir birazçık korku birazçık gerilim de izliyorum.. Oda Arkadaşım Blair'ı  her geçen gün daha severek izliyorum gossip girl'de , ordan bi sempatimi kazanmışlığı vardı zaten gerilim filminden pek etkilenmem diyerek izledim :) yurta kalanlar izlemesin dermişim şimdi :) filmde Blair şizofrenik bir oda arkadaşını canlandırıyor, oda arkadaşını çook seven , kimseyle paylaşmak istemeyen,  etrafında ona kötülük yapanları kendince cezalandıran bir arkadaş.. güzel , akıcıydı hoşuma gitti :) *** Tuzak Filmi sitedeki yorumları okuyarak seçtim,  haklılarmış, senaryosu çok orjinaldi, heyecanla izledim.. film amerikalı bir kızın web sitesinden bulduğu parisli bir kızla, bir süreliğine evlerini değiştirmelerini, ve amerikalı kızımızın aslında nasıl bir oyunla karşı karşıya kaldığını a

winter style

kar yağarken doğmuşum bilmem bunun da etkisi var mı ama kış mevsimini çoook seviyorum :) kardan adamlara, kar fotoğraflarına, kış aksesuarlarına herşeyine bayılıyorum. fotoğraflarına bakmak bile mutlu olmaya yetiyor.. bizim adetlerimizde noel kutlamak yok biliyorsunuz, yılbaşında ağaç süslemeleri, hediye alma olayı, kırmızı giyme modası yok.. noelin anlamı onlarda çok başka, biz sadece yılbaşını takvimsel bir değişim olarak kutluyoruz. ama bu kadar eğlenceli, büyük küçük herkesin heyecanla hazırlıklar yaptığı, rengarenk ev süslemelerinin olduğu bir günümüzün olmasını canı gönülden isterdim.. küçükken kitaplarda, sinemalarda görürdük noel hazırlıklarını da ağzımız açık izlerdik.. etrafımızda böyle bir kutlamaya şahit olmadığımızdan sanırım.. şimdiki aileler bizimkiler kadar uzak değiller olaya, bayram havasında olmasa da yeni yılı böyle rengarenk , çoluk çocuk karşılamak pek abes karşılanmıyor. bu bizim kültürümüz olmasa da insanı mutlu eden bir etkinlik, neden

Afiş tasarımım

istanbul'un en büyük artısı ismek kursları şüphesiz.. her sene yeni branşlar ekleniyor ve yeni yerler açlılıyor. ve kurslardan hiç bi şekilde ücret alınmıyor. amerikaya gitmeden önce ingilizce pratik olsun diye geçen sene bir yıl boyunca devam etmiştim ismeğe.. bu sene de grafik tasarım dersi alalım dedik, aidayla gittik yazıldık. haftada iki gün perşembe ve cuma akşamlarımızı böyle değerlendiriyoruz.. kursta photoshop ve illustrator programlarını öğretiyor hocamız.. hocamız demişken, hem geçen seneki ingilizce hocam hem şimdiki grafik hocamdan bahsetmek isterim. hiç öyle ücretsiz kurstaki hocalardan nolurmuş demeyin, hepsi gayet donanımlı, bilgili, işinin hakkını veren insanlar. çok seviyorum hocalarımı :) bugün proje teslimi var , afiş tasarımı yapmamızı istedi hocamız, elimden geldiği kadar bişiler yaptım, yoruma açmak istedim..iki afiş arasında kararsız kaldım filtreli mi olsun düz mü olsun die.. henüz notumu almadım ama sizce nasıl olmuş ?

Mug cozy

kışın gelmesiyle birlikte sıkça karşılaştığım kupa bandlarını paylaşmak istedim :) türkçede ne diyoruz tam olarak bilemediğim için ingilizcesi mug cozy demeyi tercih ettim.. cozy ismini çok sevdim kuzu gibi sıcacık ,  eee işlevi de eli sıcaktan korumak olduğuna göre pek yersiz sayılmaz tespitim :) eli şiş tutmayanların bile bir tığ, bir şişle yapabileceği çok renkli eğlenceli aksesuarlar. ben yazın uzun gelen eteklerimi kesip kalan parçalarıyla saç bandı yapıyordum, örmek için üşenenler eski kazakların kollarını bile kesip süsleyebilir bunun için bence ;) keçe kullananlar da var cozy yapmak için.. biraz daha araştırıp keçesinden yapmayı düşünüyorum ben de.. kış mevsiminin bu eve kapanıp, dingin yaşama hallerini çok seviyorum işte.. koşuşturmacadan uzak, huzurlu uzun kış geceleri bekle bizi,  geliyoruz :) *Alıntı : www.etsy.com

Aşk

-hi, i am Baaass, Chuck Basss. lütfen Chuck gibi okuyun, gözler kısık ve ses buğulu  :)  ne demişler okulu sevmiyorsan okuldan birini sev , o zaman ister istemez okula uça uça gidersin :) bunu pazartesiye uyarlamak istiyorum pazartesiden nefret ediyorsanız, sevgilinizle buluşma gününüz pazartesi olsun :)  bu fotoğrafa bakmaya doyamıyorum, gossip girl'de en iyi karakterler kesinlikle chuck ve blair diyebilirim. dolaplarla dolu hayatları, sıradan çiftler olmamak uğruna verdikleri savaşları çok eğlenceli.. mutlu haftalar diliyorum hepinize, hayatınızda sizi de böyle elleriyle gülümseten birisi varsa ne mutlu size :)

üniversitede öğrenci olmak

bence her gence, üniversiteye girmeden önce, üniversite kullanma kılavuzu verilmesi gerek! bazıları anlamıyor bütün sene yatıyor, yıl sonu etekleri zil çalıyor.. bazıları çok çalışıyor , ev-okul derken yaşadığı şehri bile tanıyamadan mezun olup geri dönüyor.. bazıları sanıyor ki hocalar hala dersi biz öğrenelim diye kendini paralayarak anlatacak.. bazıları da sanıyor ki derste ne işlenmişse sınavda o çıkacak ! bazıları hala yemekhaneye kız-erkek tavlamaya gidiyor.. bazıları sanıyor ki İstanbul'da okuyanların hepsi taksimde alemlerde olmalı.. bir de anne babaların bazıları var.. en önemlisi de aman yavrum derslerine iyi çalış diyenleri.. üniversitenin ders çalışma yeri değil hayatı öğrenmeye çalışma yeri olduğunu hala anlayamamış olanları..

Çalışma odalarıyla ilişkim

eskiden genç odam olsun diye çırpınıp dururdum, oldu da sonunda :) çalışma masamı çalışmak dışında her şeyde kullandım diyebilirim. yeri geldi hızlı hızlı ütü yaptım orda, yeri geldi çantalarımı koydum, yeri geldi incik boncuklarla doldurdum. hakkını veremedim sevgili masamın bi onu bilirim.. ha orda çalışmadın tembeldin diye geçirmeyin lisede harbi inek öğrenciydim ! bir ödev aksamaz, bir yazılıdan kötü alınmazdı.. itiraf ediyorum karnede derslerinin hepsi 5 olup bir 4'e ağlayan o kız bendim :) bu başarımı yatarak kazanmıştım, mecazen değil harbi ben yatakta uzanarak ders çalışırım.. masada oturamam dizlerim çok ağırırdı, ya halının üstünde ya yatağımda çözerdim testleri.. ama çalışma odalarını çok seviyorum her ne kadar kullanmasam da.. en başta motive ediyor, düzenli , huzur veriyor.. bir de bişey farkettim yaşlandıkça düzen hastası oluyorum ! kadınların çoğunda olur mu bu ? herşeyi kontrol etmeye de kalkışıyorum, bu bende unutkanlığa yol açmaya başl

küçük şehir mi büyük şehir mi ?

Ben Trabzonda büyüdüm , bizim oralarda trafik felan olmaz, ulaşımda çok kolaydır. otobüsten çok dolmuş kullanırız ve dolmuşta ayakta yolcu gitmez herkesin bir yeri olur. genç şoföre denk gelmişseniz hele 10 dakkalık yol 5 dakkaya düşer.. heyecanlı , atraksiyonlu, bol Trabzonspor muhabbetine tanık olunan seyahatler edersiniz. yapı itibari ile yüksek sesle konuşan heyecanlı bi o kadar da şiveli insanlarımız vardır. bazen aman trabzon erkekleri de ne kaba höt höt derler, deriz.. ama o kaba dediğiniz hiç bir erkek, tıklım tepiş otobüste dolmuşta terbiyesizlik yapmaz. gerekirse binmez o otobüse ama milletin karısına kızına rahatsız edecek derecede yaklaşmaz. yaşlısına saygı gösterir, hamilesine saygı gösterir.. İstanbulda 4. yılımdayım ve geçenlerde mecburiyetten metrobüsü kullanmak zorunda kaldım ! insanlık ayıbı nerde yaşanıyor derseniz o gün gördüm nerde yaşandığını derim. önümde insanlar vardı arkalarında bekledim, bir geldi yok iki geldi yok bir kişi bile bin

Öğretmenler günümüz kutlu olsun

Öğretmenliği meslek olarak seçmeme sebep olan insanlar, çocukluk anılarımın en iyi hatırladığım zamanları okulumda geçmiştir.. ilk okula kayıt olduğum gün hala gözümün önünde, ilk kurdelemi aldığım gün de.. 30 kişinin içinde hep benim gözüme bakarak dersi anlattığını sandığım öğretmenlerim, ailelerimizden çok hayatımızı sizin şekillendirdiğinizin farkında mıydınız acaba.. sıralarımızdan bunu anlayabilmemiz ne kadar zor olurdu tahmin edebilirsiniz.. ki ben 2. sınıfta okulumu değiştirmek zorunda kaldığımda, evime kadar gelen, bana mektup ve şiirler yazan öğretmenimi, hala anlamaya çalışmaktayım... hangi meslekte var insan yetiştirmek,  öğretmenlikten başka hangi iş bütün meslek sahibi insanları yetiştiriyor. doktorun, mühendisin, avukatın hepsinin yetiştiricisi kim... bilmiyorum bizler görebilir miyiz ama ülkemizde hakettiği değeri inş tekrar geri kazanır bu kutsal meslek. her ne kadar önümüze türlü türlü engeller koysalar da umarım ben de sizin aranıza kat