Ana içeriğe atla

Cem Yılmaz, ne olursa olsun işinde 1 numara.


vizyona girmesini dört gözle bekliyordum ve girer girmez de koşa koşa gittim Cem Yılmaz'ın son gösterimine..
hani canlı gösterimleri kapalı gişe oynuyor ya, sinemanın da bundan farklı olduğunu sanmıyorum,
bir hayli kalabalık, yoğun talep vardı gösterime..
her zamanki gibi dersine çok iyi çalışmış belli, ardı ardına patlattı esprilerini :)
ingilizce konuşmaya çalışanlardan, turistlere..
pasaport kontrolünden, kendisiyle fotoğraf çektirmek isteyenlere..
telefonun icadından, yeni çıkan dokunmatik teknolojisine..
kadınların triplerinden, erkeklerin çilesine..
yeni sevgili olmuşlardan, sevgili mesajlaşmalarına..
ve daha aklıma gelmeyen gelse de yazamayacağım bel altı esprilerine kadar her şey vardı gösteride :)
***
önceki gösterimlerini bilgisayarda izlemiştim, aile ya da arkadaşla izlemek ayrı keyifli ,
ama o salondaki tanımadığın insanların gülerken çıkardıkları sesleri dinlemek de ayrı keyif :)
nerdeyse bayılacaktı bazıları..
***
en çok güldüğüm ve aklımda kalan olay , kadın ve erkekler üzerine yaptığı müthiş tespit oldu :)
kadınla erkeği teknolojiye benzetti..
erkekler analog makinelerdir diyor, takarsın, çıkarırsın, dayanıklıdırlar hemen bozulmazlar ..
Allah ilk önce erkeği yarattı bence , erkek aslında bir taslaktı diyor :)
sonra baktı bunlar olmadı, bazı eksikleri var,  kadını  da yarattı..
kadınları yaratırken de erkekte kullandığı parçaları kullanmadı :)
erkeklerin analog olmasına karşın kadınları da dijital yarattı..
narin, dokunmatik , hassas ..
ve sonunda espriyi de patlattı,
kadınların her ay kendini güncellemeri de o yüzden işte , diye :))
***
bir de kendisine sıkça yapılan bir eleştiriden bahsetti..
dışardakiler sanıyorki bu adam geliyor, 2 saat konuşuyor ve parayı kırıyor..
yok öyle bişe diyor, siz günde 6 saat çalışırsınız ama diyor benim her günüm, her anım çalışmakla geçer diyor.
bu 2 saati hazırlamak için her dakikam insanları, olayları gözlemlemekle geçiyor diyor..
haklı da..
herkesin bir işi var hayatta ve her işin de kendine göre zorlukları..
bu kadar insanın espri anlayışına hitap etmenin de kolay iş olduğunu düşünmüyorum doğrusu..

Yorumlar

  1. ben de en çok ona gülüyorum :)

    YanıtlaSil
  2. her dakikasını gülerek izledim, çok keyifliydi hakkaten :)
    ve sana katılıyorum her işi kaliteli, her işi bir numara adamın

    YanıtlaSil
  3. ben de sabırsızlıkla bekliyordum ama hala izleyemedim.Anlattıklarından sonra hemen şimdi gidip izleme niyetim var :))

    YanıtlaSil
  4. bende gıtmeyı ıstıorum bu fılme:)
    mımledım bu arada senı,sevgıler:)

    YanıtlaSil
  5. bu adam işinde bir numara keşke bir gün tanışmak nasip olsa

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..