Ana içeriğe atla

Kelebeğin Rüyası


ben bir filmi sevdim ya tamam herkes de sevsin istiyorum :)
o yüzdendir her karesini büyük ilgiyle izlediğim bu film hakkında kötü yorum duymaya dayanamayışım.
beğenmeyenler de olacak elbette ama filmin hakkını vermezsek asıl o zaman ayıp olur bunca emeğe..
ilk dikkatimi çeken o muhteşem görseller , kameraların kaliteli çekimleri..
kömür karasına bile hayran hayran baktım..
3.2 megabaytlık telefonla çekilen bir fotoğrafla , profosyonel makinayla çekilmiş fotoğrafı kıyaslayın..
ilkine bakıp geçersin, ötekine hayran kala kala bakmaya devam edersin..
hayır yani filmden sıkılan kaliteli çekimleri izleseydi :)
sonra güzelliğine hayran kaldığım Belçim Bilgin'in o doğallığı, ışıltısı..
Mert Fırat'ın o öksürük sahnelerindeki başarısı, hastalıklı bir adam bu kadar oynanır..
ve tabiki Kıvanç Tatlıtuğ'un hint fakirine dönen o zayıııf vücudu !
pantolonu belinde durmakta zorluk çekiyordu ki göğsüne kadar çekilmiş bağlanmıştı..
ilaç alarak mı bu kadar zayıfladı bilemiyorum.
oyunculuğu ise on numara beş yıldızdı bence..
bir tırnak yeme bu kadar mı doğal yapılır..
iki aşk hikayesi geçti filmde, ama beni ağlatan yüreğimi sızlatan Zeynep Farah ile Mert Fırat'ın aşkıydı :(
karısının ateşini düşürmek için banyoda onu alkolle yıkarkenki sahne beni bitirdi :(
bana göre aşık olduğun ya da en sevdiğin insanı kaybetmek en büyük sınav dünyadaki..
onun acısına dayanamayan ciğerleri kan kusarak ağladı :(
bir daha izlesem bir daha ağlarım, o kadar etkilendim..
bunun dışında filmin içine serpiştirilmiş o espriler, şakalar, şiirler ise kahvenin yanında sunulan çikolata kadar keyif verdi bana..
arşivimde mutlaka saklayacağım, ilerde tekrar izlemek isteyeceğim bir filmdi yani Kelebeğin Rüyası..
herkeslerin emeğine sağlık :)








Yorumlar

  1. ben de dün gittim sinemada kelebeğin rüyasına ve bugün ben de bir yazı yazdım:)
    çok beğendim.her şeyiyle öyle ince,öyle sade ve vurucu ki.böyle filmleri çok seviyorum işte.unutamayacağım filmler arasına girdi.

    YanıtlaSil
  2. dur hemen senin yorumunu da okuyım :)

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar Efendim:

    Selam ve dualarımla birlikte "Kadınlar Günü"nüzü kutlarım.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Ben henüz gidemedim.Ama çok merak ediyorum doğrusu.Hele bide şimdi senin yazını okuyunca:)

    Bende beklerim

    http://esraninelleri.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  6. Recap Altun; teşekkür ediyorum :)

    Esra; hoş geldin tatlım :)

    YanıtlaSil
  7. ben de çok sevdim, çok güzeldi, çok ağlattı ve çok etkileyiciydi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..