Ana içeriğe atla

Öğrencilik zor zanaat..


hayran olduğum öğrenci tipi vardır benim, ama iki çeşit..
bir tanesi, okula not defteriyle gelir hocanın tüm söylediklerini not alır,
akşam eve gittiğinde de gerçek defterine notlarını temize geçer !
sonra bu öğrenci sınavına bir hafta önceden çalışmaya başlar !
öğretmen proje konusu belirleyin dediğinde yarınki gün bulur getirir!
ve bu öğrenci daha başka bir sürü işi böyle zamanından önce yapar..
diğer öğrenci ise hiç bir şeyi kafasına takmaz..
okula deftersiz gelir!
ödevleri son dakka zor yetiştirir, yarım yamalak verir..
sınavlara bir gece önceden bir saat çalışır..
sınavı kötü geçtiğinde bile mutludur :)
takma kafana modunda yaşar..
şimdi ben kendimi düşünüyorum bu öğrencilerden hangisine daha yakınım die..
ilk okulda lisede ilk öğrenciydim evet ama üniversite de diğeri oldum :)
ama sınavım kötü geçtiğinde mutlu değilimdir, hatta bir kaç saat kendime gelemem üzülürüm..
sonra aklıma bütünlemeler, telafiler gelir toparlanırım ;)
okul günlerinin sonuna gelmiş birine salya sümük üzülmek yakışmaz çünkü..
az kaldı zaten, öğrencilikten öğretmenlik koltuğuna yükseldiğimde sınava giren değil, sınav yapan olmaya..
ilk sınavımı dört sekiz onaltı gözle bekliyorum :)
öğrenciler kıvrım kıvrım kıvranırken, o sınıftaki rahat insan olmayı hep çok merak etmişimdir :)



Yorumlar

  1. üniversiteye gelince gevşiyo artık yaylar o kadar uzun öğrencilik hayatımız var ki ne yapalım :)

    YanıtlaSil
  2. bende de durum tam tersi oldu üniversiteye gelene kadar 2. tip üniversitede 1. tip öğrenci oldum=))

    YanıtlaSil
  3. hep tersimdir üniversitede daha perçinlendi bende çalışma durumu :) 1 hafta sanat tarihi çalıştığımı bilirim.

    YanıtlaSil
  4. vallaha ben gerektiği yerde 1 gerektiği yerde 2 oldum :) olmayada devam ediyorum...

    YanıtlaSil
  5. ben vicdan azabıyla kıvranan ama ısrarla çalışmayan bir öğrenciyim. nefretliklerden. ve her seferinden bundan sorna çalışacağım diyenlerden :D

    YanıtlaSil
  6. Öğremen olunca, kafanın sınavlardan daha önemli şeylerle meşgul olacağını düşün okadar acele etme :)

    YanıtlaSil
  7. aynı ben ,lisede tam bir inektim üniversitede koyverdim. ama ben öğrencilerime sınav yapamayacağım maalesef =)

    YanıtlaSil
  8. lisede 1. tip, üniversitede 2. tip olan, şu an da kendi üniversitesinde kendi kıvrandığı sıralarda sınavları yapıp, öğrencileri kıvrandıran o kişi benim.
    nasıl bi duygu?
    fena değil, ama hayatın anlamı da değil.
    bazen sırada oturduğum zamanlara dalıp gidiyorum onları izlerken.
    o zamanın tadı bambaşkaymış, şimdinin bambaşka.
    sanırım herşeyi sindire sindire, tadını alarak yaşamak gerekiyor.
    istediğin zaman dilimi gelecek ama bugünlerin geride kalmış olacak.
    acele etme, yaşadığın and kal derim sana..

    YanıtlaSil
  9. Narçelen :) gelecekten bir ses gibi konuştun valla, gözümde canlandı herşey :)
    tavsiyeni dikkate alıcam ;)

    YanıtlaSil
  10. ben üniversitede okula defteriyle gelen, derslerde mutlaka not alan, sınava kadar o defteri hiç açmayan, ama sınavdan bir gece önce defterdeki tüm bilgileri çalışan, hiç bir dersten kalmayan orta halli bir öğrenciydim:))dersi derste öğrenmeyi sever, evde çalışmaktan nefret ederim hala:))

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..