Ana içeriğe atla

mağaza kokusu & rutine binmek



şöyle bir tespitim oldu son zamanlarda kadın erkek ilişkileri üstüne..
neden ilk yıllarda, sevgililik zamanı yaşanan o heyecan, çekicilik, onun için herşeyi yaparım durumları evlendikten sonra çok çabuk unutuluyor, ya da yarı yarıya azalıyor..
şimdi insanları kokularıyla içeri çeken mağazaları düşünün, çakra, english home, tepe home gibi..
önünden geçen herkes kokunun olduğu yöne -ayyy, anamm, ohh gibi sesler çıkara çıkara yürür..
o koku hem sizi içeri çekme hem de size orda biraz vakit gerçirtmeyi amaçlar..
bir kaç dakka kokunun etkisi geçmez, yavaş yavaş kokuya alıştıkça mağaza ürünlerine bakarsınız..
ihtiyaç olsun olmasın bazen birşeyler alır çıkarsınız, taş çatlasın yarım saat geçirirsiniz mağazada..
sonra evinize geldiğinizde ordaki kokuyu özlersiniz, tekrar gitmek için zaman kollarsınız felan..
aklınız kokuda kalmıştır çünkü..
şimdi iki sevgiliyi düşünün..
ilk yılların heyecanı, büyüsüyle uça uça dolaşırsınız, süprizler birbirini kovalar..
ayrılırken bile bir sonraki buluşmanız ne zaman olacak die düşünür durursunuz, aklınız kalır..
yıllar geçer evlenirsiniz ya da tecrübeli sevgili olursunuz herşey rutine binmeye başlar..
siz rahatlık diyin ben tembellik diyim, çoğu şey ne gereği vara dönüşür..
işte bu o mağazalardaki kokuya alıştığınızın ilk sinyalleridir..
biliyorsunuz burnumuz bir süre aynı kokuyu aldıktan sonra artık o kokuyu almamaya başlar..
sizi mağazanın büyüsünden sıyıran bu şey ilişkilerde de olur..
böyle böyle rutine biner, heyecanınızı kaybedersiniz..
işte bu noktada ya mağazadaki kokuyu değiştirip, farklı hücreleri devreye sokmaya başlayacaksınız,
ya da farklı mağazaları gezmek isteyeceksiniz.. :)
tabi tavsiyemiz mağazayı değiştirmeden önce kokuyu değiştirmeniz olacaktır..
ya da mağaza dekorunu, ya da satılan ürünlerini felan..
rutine bindik diye hiç çabalamadan eşi değiştirmek hiç bir ilişkiye yakışmaz yani  haksız mıyım  ;)




Yorumlar

  1. English Home.. Hiç bir şeyini değiştirmese yine girerim. her hafta en az bir kere. Şimdi ne yapıcaz? :D

    YanıtlaSil
  2. o zaman sen kocanı çok seviyorsun, rutin de olsa böyle iyi diyorsun :)

    YanıtlaSil
  3. Çok iyi benzetme yapmışsın. Belli bir süre sonra heyecan bitiyor ilşkilerde katılıyorum :(

    YanıtlaSil
  4. ilahi sürahi :) bence hayat sen istemedikçe rutine binmiyor, nasıl binsin ki.. her gün geçtiğin sokak bile değişip duruyor (büyükşehir belediyesi çalışıyor!) yeter ki bak ve gör... ama yok hacım, ben eve gelince totomu devirir yatarım, iş güç vs. benim olayım p-t-t diyorsan, önce kendine bakacaksın, karşındaki bunu yapıyorsa rahatını bozacaksın :) her gün değişik mağazaya gitmek de eğlenceli tabii, ama kara günde veresiye yazdırabileceğin müdavimi olduğun bir mağaza da fena değil, tercih meselesi :))

    YanıtlaSil
  5. sadece evlenince değil ki sevgiliyken de gidiyor ya o heyecan. çok bozuluyorum!

    YanıtlaSil
  6. İşte en önemli nokta da rutine binince de vazgeçmemek ve ilişkine, duygularına sahip çıkmakta yatıyor. Zora gelince çekip gidecekse ne önemi kaldı?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..