Ana içeriğe atla

Yılbaşı


Hiç kimseye yılbaşı kartı göndermedim.
Milli piyangodan yılbaşı çekiliş bileti almadım.
Akşam pişiririm diye markete gidip hindi almadım.
Noel babaya hayatım boyunca inanmadım,kıyafetleri ve geyik hikayesi hoşuma gider o kadar.
Yılbaşı için çam ağacı hiç mi hiç alma gereği duymadım, dükkanlardaki görüntüsü doyurucu oldu hep.
İnsanların bu günde birbirlerine hediye verme olayını hiç bir zaman anlamadım,hep saçma gelmiştir.
"Yılbaşı akşamı nerdesin?" sorusuna angut kuşu gibi baktığım bi gerçek,
evdeeee nerde olacak der bakışı attım sadece, angutluk karşımdakine geçti bu sefer de..
Ben hiç Hristiyan da olmadım, yılbaşı moduna giremeyişimi mazur görün.
Ama Hristiyan arkadaşlarımın bu dini bayramını kutluyorum tabi,benim de bayramlarım var hem de bissürü..
Onların kurban veya ramazan bayramlarımızı kutladığını hiç görmedim,ama bizimkiler hiç atlamazlar kutlamayı.
Yılbaşı sadece yeni bir takvime geçiş olayı benim gözümde..
Yeni bir yıla girdik hobaa, bir sene daha gitti ömürden bee yaşlanıyoruz diye de geçiriyorum aklımdan o ayrı.
2012 ne olur 2011 kadar hızlı geçme emi..

Yorumlar

  1. seninle ayni dusunceleri paylasan biri olarak,cok begendim yazini ...yeni yil yeni guzellilerle gelsin o zaman....

    YanıtlaSil
  2. seninde yeni yılın en güzel yılın olsun canım , teşekkürler..

    YanıtlaSil
  3. Merve! yeni yılını candan kutlarım. sana sağlık huzur ve mutluluk getirsin...

    YanıtlaSil
  4. teşekkür ederim, senin de yeni yılın en güzel yılın olsun Nida..

    YanıtlaSil
  5. olması gerkeni ifade etti bence..tebrikler..

    YanıtlaSil
  6. Blogunu okudum okudum, sonra geldim bu yazıya takıldım :) Neden mi? Nedeni aynı şeyleri düşünüp, çok birbirine benzeyen şeyler yazmış olmamız tek farkı ben bir kaç gün sonra yazmışım senden ama valla kopya çekmedim :) blogunla ilk defa karşılaşıyorum ama sanki seninle daha önceden karşılaşmışım gibi bi his kapladı içimi :) Trabzonluymuşsun belki de son 5 yıldır hayatımda bi şekilde duran, zaman zaman uğradığım bu şehirde yanımdan geçtin gittin, bilemiyorum? Belki de ben senin şehrinden bişeyler kaptım onu da bilemiyorum? Bu tanıdıklık hissi nerden geldiyse artık Allah bilir :) Ben sadece tanımadığın birinden tanıdık bir merhaba bırakayım istedim bloguna :) Fazlaca uzattım lafı sanırım :)

    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  7. yorumunu okur okumaz gittim senin de yılbaşı postunu okudum çok meraklandırdın beni :D ve bu kadar benzerliğe yok artık dedim.. demekki benim gibi düşünen birileri varmış ve hatta aynı cümleyi bile kurabilirmuş dedim.. trabzonlu değilsin ben de ankaralı olmadım hiç :) ama bu güzel tesadüf hoşuma gitti.. sana da sevgiler :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..