Ana içeriğe atla

bir dilim kek ve hayata karsi durusumuz

Günün hikayesi,

baba ile kızı bir gün dertleşiyormuş, kızı babasına çok sıkıntı çektiğini artık sıkıntılarla baş edemediğini söylemiş..
aşçı olan babası kızını mutfağa getirerek ona bir şey göstermek istediğini söylemiş..
ocağa üç tencere su koyup, su kaynayınca içlerine sırayla havuç, yumurta ve kahve koymuş..
20 dk kaynayan tencerelerdeki havuç, yumurta ve kahveyi ayrı kaplara alıp kızına ne gördüğünü sormuş..
kızı merakla neden bana bunları gösteriyorsun demiş..
babası başlamış anlatmaya,
bak kızım, bunların hepsi aynı kaplarda aynı sıcaklıkta ve aynı dakikada pişti...
havuç ilk başta sertti, güçlüydü ama kaynatılınca yumuşadı ve çözüldü..
yumurta çok kırılgandı, dokunsan çatlayabilirdi ama kaynayınca sertleşti ve katılaştı..
kahve ise yine sertti, bütün taneler birbirine benziyordu, kaynatılınca ısındı ve gevşediler, içindeki suya güzelce dağıldılar ve suyu eşsiz bir tat bıraktılar..
şimdi söyle bakalım kızım, sen zorluklarla karşılaştığında nasıl tepki veriyorsun?
havuç gibi sıkıntılarla güçlüklerle karşılaşınca yumuşayıp benliğini koruyamıyor musun?
yumurta gibi sertleşip katılaşıp başta kendin olmak üzere kimseye bir faydan dokunmuyor mu?
kahve gibi kendini bitirmek uğruna , kendini ateşe atma pahasına diğer insanlara mutluluk veren huzur veren ağızlarına böyle lezzetli bir tat veren sevgi kaynağı mısın?

bazen tek ihtiyacınız olan bir bardak demli çay, bir dilim kek ve biraz sessizliktir..
hayat akıp giderken hayata karşı bakış açınız sizin sıkıntılara karşı duruşunuzu belirler..
acaba benim hayata karşı duruşum nasıl diye düşündüm sonra..
hani düğüne gidince oturmaya mı geldik ayol derler ya, aynı şey dünya için de geçerli..
dünyaya da gülüp eğlenmeye gelmedik sonuçta imtihan dünyası diye boşuna demiyorlar..
ama beni en çok sinirlendiren şey insanın insana zulmüdür..
öyle dertler vardır ki çaresizdir mesela elin kolun bağlanır sabretmek zorunda kalırsın..
ama kardeşim bir insanın bir insana zulmetmesini asla kabullenemiyorum ben!
şu kısacık hayatta bir insan tarafından eziyet görerek yaşamak aklıma mantığıma sığmıyor..
özellikle de erkeklerin bu kadınlar üzerindeki saçma baskısını kabul edemiyorum..
zorunda değilsin, zorunda değiliz yani..
sabretmek, onun emri altında korkuyla yaşamak zorunda değilsin yani..
aile denince akla mutfakta yemek pişiren bir anne çalışan bir baba ve okuldan eve gelen çocuklar gelmeli,
ama memleketimde o kadar mutsuz aileler var ki..
o kadar eziyet gören kadınlar var ki...
bir havuçlu kek postu buralara nasıl geldi bilmiyorum ama sanırım benim bam telim burası..
aileyi geçtim çevremde bir şekilde beni rahatsız eden birileri varsa bile uzaklaşıyorum..
hayata karşı duruşum bu benim,
insanların seni kullanmasına izin verme,
üstünde baskı kuranlardan kaç,
hayatına müdehale edenlerden hızlı hızlı kaç..
kaç kaç kaç ;)











Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..