Ana içeriğe atla

bir kadın bir erkek çok iş!


"bekara karı boşamak kolay gelir.."
bu lafın anlamını önceden bilmezdim şimdi biraz biraz anlıyorum..
kadının iş hayatında olmasını ya da olmamasını sorguluyorum bu günlerde..
tabi ki evini ve eşini önemseyen kadınlardan bahsediyorum.
bütün çalışan kadınların ev işlerini, temizliği , yemeği önemsediğini düşünmüyorum çünkü..
benim hamurum ev hanımı olmaya çok müsaitmiş bunu anladım..
saat altıda kalkıp senden sonra işe gidecek olan eşine kahvaltı hazırlayıp, kendin yemeden çıkman, yatana kadar temizlikle ve yemekle uğraşman , hafta sonu tatilini geberene kadar temizlik yaparak geçirmen pek normal gelmiyor artık bana..
herşeyi idare etmeye çalışmak çok zor!
çalış ama evini aksatma, eşini aksatma lafını fazla üstüme alındım..
aslında bu duruma alışmaya başlamıştım ama en ufak söylenmemde "o zaman çalışma" lafını duymak da çok kırıcı..
kimse keyif için çalışmıyor..
hayat koşulları malum ve insan para kazanmak istiyor..
neden bekara karı boşamak kolay dedim biliyor musunuz..
önceden birisi bana gelip -eşim tatil gününde akşama kadar yatıyor.. hafta içi de evden işe gidip geliyor.. bense bütün tatil günümü yemek, çamaşır, bulaşık, ütü ile geçiriyorum desee...
manyak mısın yapma derdim..
eşim genel anlamda yardımcı olsa de al evi süpür diyemem sonuçta, ya da ütü yap..
bunları yapmasını da beklemiyorum zaten, sanırım bu kadar mükemmeliyetçi olmamak lazım iş konusunda..
ama bu ev hanımlığı modu insanı içine çekiyor ve herşey tıkırında gitsin istiyorsun..
böyle olunca yoruluyorsun, bazı şeyleri biriktirip sinir yapıyorsun..
hem de karadeniz siniri yapıyorsun, aniden yağmur gibi yağabiliyorsun :(

Yorumlar

  1. işte bu yüzden evlendiğim zaman ihtiyacım olmazsa çalışmak istemiyorum, herşeyi birden yapmak, herkesi memnun etmek için uğraş vermek ve sonucunda bir takdir bile görmemek, sanki senin görevinmiş ve sadece onu yerine getiriyorsun algısı inanılmaz rahatsız edici. Sözüm ona modern dünyay da herşey gibi ev işleri de paylaşılmış herkes kendine düşen görevi yapmalıymış vs hikaye. Türk erkeği için buna katılmıyorum, kadın herşey için çalışsın ve erkek rahat rahat maçını izlesin.

    YanıtlaSil
  2. Çok içten, çok samimi bir post olmuş Merve'ciğim... Senin içinde bulunduğun hal, bence birçok yeni evli bayan arkadaşın da yaşadığı türden... Rol karmaşası, sorumluluk karmaşası, görev karmaşası... Bir de fıtrata bağlı özellikler var tabii ki. Kimi insanlar mükemmelliyetçidirler, kimi insanlar kontrolcüdürler. Bu insanlar ufak prüzler çıktığında ya da işlerin raydan çıkacağı ihtimali ile karşı karşıya kaldıklarında inanılmaz gerginlik yaşarlar... Ben evli değilim, yaşadığın tecrübeyi henüz deneyimlemedim ama yine de sana tavsiyem, herşeyi biraz oluruna bırakman... İpleri ne kadar gergin tutarsan kopma ihtimali o kadar artar...

    YanıtlaSil
  3. Yolun başındaki eşi desteğini ve anlayışını arkana almak iyi olacaktır. Ve muhteşem kadın olmaya çalışırken kaybedilen zamanve enerji geri gelmiyor maalesef:(

    YanıtlaSil
  4. Dürr-i Yekta, çok güzel anlatmışsın aynen dediğin gibi canım.. belli başlı roller var kadın ve erkeğe dair.. seneler geçse de değişmeyecek roller bunlar.. ben de senin gibi düşünüyorum artık.. ihtiyaç olmazsa çalışmak istemiyorum sanırım:(


    Yeniler kendini hayat, çok teşekkürler tavsiyelerin için canım.. aynen dediklerine katılıyorum.. bu kadar kontrol kendine zarar vermekten başka işe yaramıyor.. alışma sürecindeyim sanırım zamanda daha iyileşecek herşey..


    beyza aydin baser, ahh enerji!! evet gerçekten olan bana oluyor.. eşim de rahat ol dese de herşeye yetişmeye çalışmak beni yoruyor..

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Merve ben de geçen yıl, bir sene çalışmadım. Haklı bir sebeple işimden ayrılmıştım ama, işle ilgili bir sebep yani. Ben 3 senelik evliyim ve 7 senedir de iş hayatının içindeyim. Nacizane kendi fikrimi söylemek istiyorum, çünkü bu konu herkese, her aileye göre değişiklik gösterebilir. Size uyar uymaz bilemem..
    Ben kadının da erkeğin de evde eğer gerekli ise iş yapmasından yanayım. Yani mesela neredeyse aynı saatlerde evden çıkıp aynı saatlerde eve geliyoruz eşlerimizle. Gün içinde de aynı işleri yapıyoruz. Haa mesela sen masa başı işte çalışıyorsundur, eşin dağ bayır koşturarak çalışıyordur o zaman sen toleranslı olabilirsin. Veya tam tersi de olabilir. O ev ikinizin ise sorumluluğu da ikinizin. Kendini geri plana atman haksızlık değil mi? Sen ütü yapıyorsan eşin süpürge yapabilir. O yemek yapıyorsa sen bulaşıkları yıkayabilirsin. Erkekler genelde evlerinde annelerinin rahatına alışıp aynı şeyi eşlerinden de bekliyorlar. Veya "ben ne anlarım süpürgeden" diyor mesela. Böyle durumlarda çok kızıyorum. Çünkü kimse annesinin karnında öğrenmiyor işleri. Çok da zor birşey değil zaten. Sen ben yapabiliyorsak emin ol eşlerimiz de yapabilir canım :) ev işlerini bir kenara koy, eğer hiç ev işi yapmak zorunda olmasaydın yine de bu işinde çalışır mıydın onu sor kendine. Gününü güzel geçiriyor musun? İş hayatının sana kattığı bişeyler olduğunu düşünüyor musun? Yanıtların evet ise o zaman sadece evin düzenli olsun diye işten ayrılmayı düşünme derim. Sonra bunun emekliliği var, sosyal hakları var, ileride çoluk çocuk masrafı var... Bunlara katkın olsun istemez misin? Tüm bunları eşine anlatırsan zaten o da seni anlar ve yardımcı olur diye düşünüyorum. Kesinlikle olmaz yapmam diyorsa da bir yardımcı tutsun o zaman sana. Çünkü ev sorumluluğu tek kişiye yüklenebilecek kadar hafif bir sorumluluk değil :)
    Çok uzun yazdım biliyorum ama bir de bu açıdan bakmanı istedim :) umarım senin için en doğru kararı verir, mutlu olursun.
    Sevgiler
    Seda

    YanıtlaSil
  6. Craft and Decorate, :) öncelikle teşekkür ediyorum , bu açıklayıcı ve samimi yorumun için :) ben herşeyin ilkini yaşıyorum ve yeni yeni öğreniyorum herşeyi.. okul bitti iş bulduk,evlendik derken çok farklı bir hayatın içinde buluverdim kendimi.. aslında herşey çok güzel ama işle evliliği yürütmek biraz yorucu.. ya ben ev işlerini boşlayacağım ya da eşime bir süpürge vereceğim :) bu arada benim hayalim öğretmen olmak, her ne kadar çalışmamak daha iyi desem de mesleğimi elime alana kadar kpss çalışacağım ;)
    tekrar teşekkürler yorum için, sana da sevgiler ^^

    YanıtlaSil
  7. benden sana abla tavsiyesi bu dediklerini 10 yıldır yaşıyorum ama bir gün dahi işimden ayrılmayı düşünmedim 50-60yaşına geldiğinde sana verdiği harçlığın hesabını soran bir erkek inan çekilir dert değil ev hanımlığının emeklisi yok.Benim bir de çocuğum oldu o ev işleri 2ye katlandı sakın işini bırakma salıver az dağınık kalsın.Git ev hanımlarına bir sor hallerinden memnunlar mı hiç sanmam.Bir sistem kur kendince olur gider sonrası

    YanıtlaSil
  8. ters pabuçlar, sanırım daha çok yeniyim ve alışamadım :) herkes seninle aynı şeyleri söylüyor.. ne olursa olsun çalış, evde durmak sanıldığı gibi rahat değil.. hak veriyorum hepsine, ben de zaten öğretmen olmak için her yıl gireceğim bu kpss sınavına.. ev hanımlığı yapmayı düşünmüyorum bir ömür ama her iki tarafı idare etmenin bu kadar yorucu olduğunu hiç düşünmemiştim..

    YanıtlaSil
  9. Bence sen şu an deneme-alışma dönemindesin. İşe başlamanın üzerinden şöyle bi' 4-5 ay geçsin, o zaman dengeyi kuracaksın eminim ben. Bu sıkıntın geçici bir sürelik. Çok yakında hem iş hem ev sorununu hiç kırılmadan yıpranmadan çözeceksin :)

    YanıtlaSil
  10. Zeynep, öyle mi diyorsunn :)) ben de farkettim daha çok yeniyim zamanla oturacak herşey inş canım :)

    YanıtlaSil
  11. Yaşadıklarınız çoğu kadının yaşadıklarıyla benzer..Bu bir teselli olabilir mi ,hayır elbette. Biz eşimle aynı işyerinde ortağız. Ama evdeki yük de bendedir. Çalışmamayı hiç düşünmedim,çünkü çok yakından çalışmayan kadınların ileriki yaşlarda başlarına neler geldiğini yakından gözlemledim. O evde otur hayatım , ben sana bakarım diyen adamların birer şeytana döndüklerini ve içtiğiniz kahveyi bile başınıza kaktıklarınızı izledim. Sistem madem değişti, o zaman sisteme uymalıyız. Yani biz dışarda çalışıyor ve para kazanıyorsak , o ortak parayla ev işlerini görecek bir yardımcı bulmalıyız. Kafaları her şeye çalışan ama bir çamaşır makinasının düğmesine bir türlü çalışmayan eşlerimizi işin içine çekmeliyiz,ve en önemlisi azcık geniiiişşş olmayı öğrenmeliyiz sanırım. Bende sonuncusu yok:-) Kolaylıklar dilerim.

    YanıtlaSil
  12. Aylin, şimdilik yardımcı tutacak kadar fazla işim olmuyor ama eşimin biraz daha becerikli olmasını isterdim :) yani herşeyi mükemmel yapıp bi düğmeye basamamaları tamamen üşengeçlikten geliyor bana :) teşekkür ederim güzel tavsiyelerin için.. ilerleyen zamanlarda değişen bi durum olursa yazıcam mutlaka, herkesin ortak yarasıymış bu anladım.

    YanıtlaSil
  13. Merve, ben bekarım ve öğretmenim ve evde vakit geçirmeyi çok sevdiğimden ötürü okul programının elverdiği her dönemde 3 gün derse giriyorum. Dolayısıyla ev işlerine ayıracak bolca vaktim oluyor. Yani benim tuzum kuru da, kafamı kurcalayan ufak bir detay var. Bütün arkadaşlarımın benim gibi çok tatili yok. Bankacı olan var, maliyeci olan, hemşire olan.. Çalışan bekar arkadaşlarım da benim gibi tek başlarına yaşıyorlar ve bir gün olsun yardımcı aldıklarını görmedim. Ev işlerini de bir şekilde kotarıyorlar. Benim anlamadığım, aynı arkadaşların evlendiği günün ertesinde ev işleriyle dışarıdaki işi aynı anda yürütmekte ne kadar zorlandıklarından bahsediyor olmaları. Bütün evli arkadaşlarımdan benzer şikayetleri duyuyorum. Çok tuhafıma gidiyor. Yani bekarken evi komşu gelip temizlemiyordu, bulaşık makinesi çoğunun yoktu, elde yıkanıyordu. Çalıştıkları için ütülü kıyafete ihtiyaçları vardı, ütü yapıyorlardı. Ve evli kadınların uğraşmak zorunda kalmadığı ayak işlerine de kendileri koşturuyorlardı. Evlenince ne oluyor da kadınlar işleri yetiştirememekten şikayet ediyorlar?

    YanıtlaSil
  14. Teyzelerin neden öğretmen gelin aradığını artık daha iyi anlıyorum. Oğulları işten gelince evin hizmetçisi tüm işleri bitirmiş, yemeğin yanına pilavı salatayı da yapmış olsun ve çok boş vakti olduğundan kocasının ayaklarına da masaj yapmaya enerjisi kalmış olsun diye. Bir kez daha soğudum evlenmekten. Hizmetçisiz olmaz :)

    YanıtlaSil
  15. pabucumn leydisi, aslında mantıkla düşününce evet bunları daha önce de yapıyorduk ve bu kadar batmıyordu bize.. ama evlenince bambaşka bir pencereden bakıyorsun olaya.. eğer hayatımızı birleştirdiysek, ortak yaşam alanı içinde iş bölümü olsun istiyorsun.. tabiki ev işlerine benim kadar hakim olsun istemiyorum ama yardım için çaba göstersin istiyorum.. ikimiz de sabah çıkıp akşam geliyorsak, o televizyonun karşısında keyif yaparsa sen çamaşır bulaşığa koşarsan sinirin bozulur.. ama yavaş yavaş orta yolu bulmaya başladım ben.. kendimi çok yormuyorum artık, zaman varsa yapıyorum yorgunsam yatıyorum ve hazır yiyoruz ;)

    bu arada evlilik bunların dışında çok güzel, önyargılı olmanı da istemem .. zamanı geldiğinde sevdiğin insanla evlen yani :)) bekarlıkta bir yere kadar..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..