Ana içeriğe atla

bitsin bu çile..


konu; ömrümüzü tüketen özel gün hediye meselesi..
konu çok geniş girip de çıkamamaktan korkuyorum ama biraz değinip kaçıcam..
o özel bu özel derken anasını hergün özel gün oluyor hiç düşündünüz mü..
genel özel günler doğum günleri, sevgililer günü, evlilik yıl dönümü olsa da alt başlıklarda bir çığ gibi büyüyor bu konu..
ilk buluşulan gün, ilk el ele tutuşulan gün, annemlerle tanıştığı gün, ilk sinemaya gidilen gün diye diye uzuyor yani..
hediye alsan dert almasan dert..
almaya kalksan ilk yapman gereken daha önce alınmışları seçip listeden çıkarmak, ihtiyaç analizi yapmak, ağız yoklamak, piyasa araştırması derken en az 1 hafta üstünde yoğunlaşmak gerekiyor konunun..
hadi anlaşıp bu sefer karşılıklı birşey almasan kafanda deli sorular? ya bana süpriz yaparda ben dımdızlak eli boş ortada kalırsam?
hediye alınılacak gün belli olunca da süpriz felan olmuyor yani, biliyosun ki doğum günüm illa birşey gelecek.. yani esas süpriz ortada hiç bir gün yokken yapılandır dimi..
bakın hala çıkamadım konu içinden ama toparlıyorum..
şunu yılda bir güne düşürelim, bütün günlerin toplamda bir hediyesi olsun, bu stresi bir kere yaşayalım ve mıç mıç mutlu olup konuyu kapatalım taraftarıyım..
karşı tarafla anlaşma masasına oturmaya hazırım :) faydasını göreceğimizden eminim..

Yorumlar

  1. Sevgili Merve hediye almak ta vermek te çok güzeldir aslında. Elbette görev amacıyla yapılmıyorsa. Bahsettiğin konuların çoğuna katılmıyor değilim. Her günü özelleştirmeye çalışmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Ama bazı günler var ki onları es geçmemek lazım, en azından benim için :)) ayrıca hediye almak için de günü beklemeye gerek yok ki. Karşına güzel bir şey çıktığında al gitsin ve ver hemen hediyeni 3 ay önce 5 ay sonra ne fark eder. Önemli olan düşünülmek ve değer verildiğini bilmek değil mi :))
    Anlam ve duygu yüklü hediye alışverişleri dilerim...

    YanıtlaSil
  2. Eskiden cok ozenirdim genel olan özel günlere; ama artık pek tinlamiyorum. Belki bana has birseydir; ama insan yaptikca ister istemez beklenti icine giriyor, karsidan birsey gelmeyince de hevesi kaciyor :)

    YanıtlaSil
  3. :) Çok güldüm yazına :)
    Ben de aynı şeyleri heeeppp düşünsem de yine de hem hediye alırım hem de beklerim ister istemez :) O kadar alışmışız ki özel günlerde hediye alıp vermeye başka günlerde hediyeleşmek hiç aklımıza gelmez malesef..

    YanıtlaSil
  4. Neredeyse yılın her günü bir kutlama günü:) bu nedenle hakkaten zor iş. Aşırıya kaçmadan dozunda olanı en makbulü bence de.

    YanıtlaSil
  5. Kuzucuğum sana abla tavsiyesi; en güzeliii hiç habersiz alınan hediyeler, beklenmedik zamanlarda, hiç aklına gelmediği zamanda..O zaman diğer günlerin hiçbir anlamı kalmıyor..Hemde ihtiyacını tam da ihtiyaç duyduğu zamanda alabiliyorsun. Bunu bi düşün:)

    YanıtlaSil
  6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. juliette, herkesin tavsiyesi bu yönde oldu, günü bekleme anı yaşa :) deneyeceğim bunu ;)

    Nesrin, herşeye alışıldığı gibi hediye olayına da alışıyor insan dimi :) bıktırmamak lazım sanırım :)

    Esra, sen de benim gibi işini sağlama alanlardansın :D her teferruatı düşünüyorsun..

    Emel Sevren Pınar, evet çok doğru söyledin, dozunda olursa tadı tuzu kaçmaz bu işin :)

    Ablacım :) biliyorum senin bu konudaki engin tecrübelerini hiç unutmuyorum ^_^ söylediklerin de kulağımda küpe ;)

    YanıtlaSil
  8. uff ya haklısın sıkıntı ya çözümsüz bee.
    :)

    kaybolma yaa.
    eskiden çok uğrardın yaaa.
    :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..