Ana içeriğe atla

Şeyma Özin "Gezi Parkı olayları yüzünden çok pis güme gittim"


15 yıllık 'Kim Milyoner Olmak İster?' yarışmasında milyonluk soruyu gören tek yarışmacı Şeyma Özin, yarışma sürecini ve sonrasında yaşadıklarını anlattı.

EDİTÖRLER SORULARI DEĞİŞTİRDİ

"Ben tamamen para için katıldım. Baktım ortalama bir zekâyla bile 15 bin lira kazanılıyor. Dedim ki 'Ben en az 60 bin alırım'... 3 ay bekledim. Mülakatlara çağırdılar. Zaten onlar artık insan sarrafı olmuş. Anladılar reytingli, garip bir tip olduğumu; aldılar yarışmaya. Baktım soruları pat pat biliyorum. Mantık yürüttüm sadece... 125 bin lirayı kazandıktan sonra, 20 dakikalık bir ara verildi. Tabii, editörler yarışmayı çözdüğümü anladı ve soruları değiştirdiler. Mantık yürütemeyeceğim sorular hazırlandı, kesin! Telefon joker hakkım Google başında bekliyordu zaten. Hemen baktı, buldu. Bu arada Google yasak değil. 30 saniyede bulmayı beceriyorsan o da bir başarı çünkü..."

LAHMACUN YEDİK, UNUTTUK

"250 bini alıp gideceğimi düşünüyordum ama bana bir şey oldu orada. Bildiğin kendimden geçtim. Baktım, soruya cevap vermişim. Yarışma boyu 'İlle de 1 milyonu göreceğim, riski severim' gibi bol keseden konuştuğum için, gururuma yediremedim herhalde. Orada ağlamasaydım iyiydi ya... Tek pişmanlığım o! Oysa nasıl da 'cool'dum... Eve gittim orada da ağladım bir posta. En sonunda annem sinirlendi, 'Kalk kalk kalk... Ölü evi mi burası?' dedi. Ailecek dışarıdan lahmacun söyledik, ayranımızı içtik. Unuttuk gitti valla (gülüyor)."

ÇEVREMDEKİ HERKES ÇOK BOŞ!

"Sonra Twitter'da bir baktım. Millet bana 'Ne gıcık bir kız bu?' gibi şeyler söylemiş. Kendilerine baksınlar! Yediremiyorlar tabii. Hepsi de başvurmuş, yarışmaya bile alınamamış kerli ferli adamlar. Ya da katılıp ilk soruda elenen tipler! 21 yaşımda milyonluk soruyu açtırmışım, herhalde bir fesatlık besleyecekler. Kabul ediyorum, ben bayağı gıcık bir tipim ama orada hiç gıcıklık yapmadım bence. Entelektüeli iki L ile yazan adamlar bana konuşma dersi vermesin!"


ÇEVREMDE İNSAN İSTEMEM

"2-3 arkadaşım var topu topu. Çevremde öyle çok insan istemem. 15 bin lirama bile 'Bir binlik ateşlesene bana' diye sulananlar var. Yuh yani! Ben en başından beri çok yanlış çevrelere düştüm aslında biliyor musun? Etrafımdaki herkes çok boş! Sinema manyağıyım. Tek sosyal aktivitem bu yani... Zaten sinema eleştirmeni olmak istiyorum. Arkadaşlarıma baksan, ancak Hollywood filmlerini izlesinler. Belki biraz da Almodovar; o da olay, 'ekşın' var diye. Ben de bütün gün sergi sergi dolaşmıyorum; şimdi, yalan söylemeyeyim. Hepsi çok boş... Aslında hiçbirini sevmiyorum. Yalnız kalmaya bayılıyorum. Ben, bana yeterim."

BAYHAN GİBİ OLACAĞIMA...

"Bakma, çok bunalmış gibi görünüyorum ama aslında o konuda biraz dertliyim. Bu 'Gezi Parkı' olayları yüzünden çok pis güme gittim. Ne 125, 250'lik soru açtıranlar konuşuldu. Ben yokum piyasada. Resmen ziyan oldum gündem yüzünden. Bahtsızlığıma gel! Bir yandan da düşünüyorum 'Acaba daha mı iyi oldu?' diye... Beni kesin bozardı o şöhret. Biliyorum kendimi, karakterim oturmadı daha çünkü. İki hafta 'halk kahramanı' ilan edilecektim. Sonra unutulacaktım. Ne olduğumu şaşırırdım herhalde. Pop star Bayhan gibi bir havuzdan diğerine atardım kendimi 2 sene sonra kesin! Saçma sapan hareketler yani..."

BÜYÜK APOLİTİĞİM

"Vallahi hiç Gezi Parkı'na filan da gitmedim. Ben büyük apolitiğim! Dünyanın yıkılması lazım benim evden çıkmam için. Yorulurum ben oralarda... Dünyaya bir kere gelmişim, biber gazıyla kendimi ziyan edemem sonuçta. Hem ne demeye çıkacağım ki? 'İstesek Twitter'ı bile yasaklardık' diyen zihniyetle ne diye savaşacağım? Boş veeer Allah aşkına."

MALAK GİBİ UYUYORUM

"Gereksiz gereksiz bin tane insan türedi etrafımda. Facebook'tan ilkokul arkadaşım bile aradı, eski sevgililerim aramadı ya! İnsan bir telefon açar, şöyle duygusal bir konuşma yaşanır, anılar tazelenir filan; yok! Ne bir ses, ne bir seda... Zaten 3 yıldır hayatımda kimse de yok. Bir istisna var. Ekşi Sözlük'te biri yazmış hakkımda. Sanki beni yüzyıllardır tanıyor gibi... Ben yazıyı oku; bir ağla, bir ağla! Dedim 'Bu benim nasibim'... Ulaştım; e-postalaştık. Ama yok, o da benim gibi, 'sevmeyi seven' tiplerden. Bana sevilmek isteyecek biri lazım. Domestik biriyim zaten. Öyle feminist filan değilim. İtaat edeceğim birini bulmam lazım. Seviyorum öyle şeyleri ama evden çıkmıyorum ki. 12 saat malak gibi uyuyorum. Kapımı çalıp, 'Ben geldim' demesi lazım. Belki bir gün olur. (Gülüyor)"

İYİ Kİ KAZANMADIM

- İyi ki kazanmadım 1 milyon lirayı. Para beni fena bozar. Bir kere o gün okulu bırakırdım. Annemlerin başında saç kalmazdı. - Allah Fransızca'nın belasını versin! Hazırlık sınıfını zaten zar zor geçtim. Derslerim çok iyi filan sanmayın. Bayağı kötü yani durumum. - 15 bin lirayı da yerim artık, ne yapayım? Belki sinemayla ilgili yurtdışında bir sertifika programına giderim. - Yarışmanın büyüsü benden sonra kaçtı. Herkes 1 milyonluk soruyu bekliyordu. Şimdi niye izlesin insanlar 3-5 binlik sorularda debelenenleri? - İçinde beden gücü olmayan bir iş istiyorum. Kendimi çok seviyorum aslında; zaten o yüzden de sinemacı olamam. Koşamam öyle, oyuncuların peşinde, güneşin altında. Onlar çeksin, ben evimden yayıla yayıla eleştireyim.

ARTIK KİMSE BUNLARI 'YEMİYOR'

1 - "Arkadaşlarım benim yerime başvurdu" yalanından vazgeçin. Kimse yemiyor artık onu! Çatır çatır sen doldurdun o başvuru formunu! 2 - Yarışmaya çalışmak nasıl bir aptallıktır? Orada da gördüm iPad'inden Nobel'leri, Oscar'ları hatim edenleri. Yapmayın gözünü seveyim; kafa daha da karışır! 3 - "Seyirciye güveniyorum" yalanından da vazgeçsinler. Kimsenin seyirciye güvendiği yok. Ayıp olacak şimdi, beni de ayakta alkışladı seyirci ama... 4 - Kenan Işık'la arayı iyi tutmak lazım. Kenan Bey, karşısında 'Dünyayı kurtaran adam' gördüğü zaman o yarışma kötü geçiyor. 5 - Son tavsiyem, gençsiniz be kardeşim. Hadi yaşını başını almış adamları anlarım da, 15 binlik soruda çekilmek nedir? Yürüyün Allah aşkına!

 *Röportaj Alıntıdır.

Yorumlar

  1. Çok orjinal bir arkadaşımızmış :) Ben kendi adıma konuşayım. Aynı yaştayız bir milyonluk soruyu açtırmış kız diye kendime söylendim ama lahmacun yemeden kendime geldim :D

    YanıtlaSil
  2. Tamam güzel bir genel kültürü olabilir. Fakat yazıyı okuduktan sonra yaşı itibari ile de hayat tecrübesinin ne kadar zayıf olduğunu anladım.

    Tabi bu kızı gerçekten bir kaç ay yalnız bıraksınlar kendine yetebiliyormuymuş onu da bir görsün derim.

    YanıtlaSil
  3. Hayatımda gördüğüm en narsist insanlardan biriydi. Arızasız insan çıkarmıyorlar zaten yarışmaya

    YanıtlaSil
  4. helal olsun ne diyeyim, tam bana göre bir kız sanki demiştim kendi kendime, ancak evet ben galiba hareketli , yorulmayı seven birisine sevdalanırdım sanki ;)sevmeyi seven tarafındı belki de beni sana çeken ama neyse beni boş verelim de sen harikaydın, bir de basiretin bağlanmasa da 250 yi alıp gitseydin elinden öperdim, yanaklarından öpüyorum hayatında başarılar ;)

    YanıtlaSil
  5. Yahu allah aşkına biraz akıllı olun o kız bu cümleleri kuracak birisi değil hadi kurarsında bu kadar ukala olmaz yani röportajın sonundaki alıntıdır yazısı her şeyi açıklıyor zaten kafasından uydurmuş kim yazdıysa yazıyı Yazıyı yazanada helal olsun iyi uydurmuş valla :D

    YanıtlaSil
  6. Helal olsun kıza. Şimdi farkettim böyle birinin varlığını. Büyük cesaret varmış.

    YanıtlaSil
  7. Nerden alınıtymış bu haberin ana kaynağını adam akıllı verinde biz de ona göre inanalım. Malum internet ortamı. Klavye başına geçen atıp tutar. Burası ayrı bir dünya kardeşim:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..