Ana içeriğe atla

küçük şehir mi büyük şehir mi ?


Ben Trabzonda büyüdüm , bizim oralarda trafik felan olmaz, ulaşımda çok kolaydır.
otobüsten çok dolmuş kullanırız ve dolmuşta ayakta yolcu gitmez herkesin bir yeri olur.
genç şoföre denk gelmişseniz hele 10 dakkalık yol 5 dakkaya düşer..
heyecanlı , atraksiyonlu, bol Trabzonspor muhabbetine tanık olunan seyahatler edersiniz.
yapı itibari ile yüksek sesle konuşan heyecanlı bi o kadar da şiveli insanlarımız vardır.
bazen aman trabzon erkekleri de ne kaba höt höt derler, deriz..
ama o kaba dediğiniz hiç bir erkek, tıklım tepiş otobüste dolmuşta terbiyesizlik yapmaz.
gerekirse binmez o otobüse ama milletin karısına kızına rahatsız edecek derecede yaklaşmaz.
yaşlısına saygı gösterir, hamilesine saygı gösterir..
İstanbulda 4. yılımdayım ve geçenlerde mecburiyetten metrobüsü kullanmak zorunda kaldım !
insanlık ayıbı nerde yaşanıyor derseniz o gün gördüm nerde yaşandığını derim.
önümde insanlar vardı arkalarında bekledim, bir geldi yok iki geldi yok bir kişi bile binemedi.
altıncı metrobüsten sonra önüm açıldı artık sıra bende oh dedim.
kapı açılmadan içeri bi hücum edişleri var, adam arkamdan ittirerek önümden içeri dalıyor.
ben utanıyorum onda ardan eser yok !
yaşlı teyzenin üstünden atlıyor nerdeyse, çantalarını vura vura o kalabalığa dalıyorlar.
artık baktım böyle edebinlen binemeyeceğim metrobüse kızların çok olduğu bi kapıdan atıveriyorum kendimi içeri.. kimin kolu kimin boynunda, kimin bacağı kimin neresinde belli değil !
aracın fren yapmasıyla sarmaş dolaş oluyor millet, inene kadar çoluk çocuğa karışanlar bile olabilir !
bi de kapıdakiler ilerleyin diye bağırıyor !
ortalar boşmuş meğer, biz zevk için kapıda bekliyormuşuz !
büyük şehrin en kötü yanı da ne biliyor musunuz ?
insan olduğumuzu unutturuyor bize, egoistleşiyoruz , bencil, duygusuz oluyoruz...
örf adet gelenek tırt oluyor burda..
İstanbul filmlerde, hatıra fotoğraflarında, müziklerinde güzel !
sürekli koşma halindesin, burda 2 saatte ilçe değişiyon bizim orda iki büyük il geçersin..
duyarsız olup çıkıveriyoruz..
eskiden sokakta sakat insanlar gördüğümde para vermeden geçemezdim,
artık gözüm bile görmüyor onları, o kadar normal geliyorlar ki bana..
yaşlanıyorum da sanırım, koşmaktan yoruldum çünkü..
küçük şehir büyük nimet çünkü bu istanbul yaşanacak yer değil vesselam ...

Yorumlar

  1. Kesinlikle...
    Ben de üniversiteye kadar Adapazarı'nda yaşadım, küçücük yer ne güzel.
    Şimdi Ankara'da işkence çekiyorum resmen ki öyle çok kalabalık yerlerde falan gezmem. Ev, okul, iş şeklinde gezerken gördüğüm kalabalık bile beni bunaltıyor. Dolmuşlar sürekli dolu, insanlar sürekli bencil...

    YanıtlaSil
  2. Katılıyorum..

    Ben de Zonguldakta büyüdüm. İstanbul'a 24 saat yetmiyor. Gece 4'te bile trafikte kalabiliyorsun.

    YanıtlaSil
  3. sırf bu sebeplerden İstanbul'dan kaçtık
    şimdi hem küçük hem büyük bir yer olan Eskişehir'deyiz
    huzurluyum...

    YanıtlaSil
  4. sonuna kadar haklısın
    gezip görüp tadını çıkarıp kaçacaksın istanbuldan :))
    yaşamaya gelince iş zor.. kurulmuş makina olmak lazım

    YanıtlaSil
  5. Şarkıda diyor ya hani: Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli diye... İstanbul'u da uzaktan sevmek güzel.
    Bende Trabzon'da kısa bir süre yaşadım, halen özlerim. Şimdi yine işimi gücümü ayarlasam gider yaşarım Trabzon'da, büyük şehir çekilmiyor vesselam...

    YanıtlaSil
  6. :)o senin küçük dediğin trabzonda doğal güzellikler var.Buralarda tarihde yok doğada yok o zaman nolcak:)İstanbulun kahrı var lakin güzelliğide es geçilmez burda hiç bişey yok anam:(

    YanıtlaSil
  7. Bazen istanbul yoruyor beni,gitmek istiyorum..
    http://benlimoda.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  8. hadi o zaman hep birlikte trabzona yerleşelimmm :D
    ne kadar dertli insan varmış tek değilmişim meğersem..

    YanıtlaSil
  9. kesinlikle küçük şehirr taraftarıyım.Rize de yaşadığım için şükrediyorum

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..