Ana içeriğe atla

Çalışma odalarıyla ilişkim

eskiden genç odam olsun diye çırpınıp dururdum,
oldu da sonunda :)
çalışma masamı çalışmak dışında her şeyde kullandım diyebilirim.
yeri geldi hızlı hızlı ütü yaptım orda, yeri geldi çantalarımı koydum, yeri geldi incik boncuklarla doldurdum.
hakkını veremedim sevgili masamın bi onu bilirim..
ha orda çalışmadın tembeldin diye geçirmeyin lisede harbi inek öğrenciydim !
bir ödev aksamaz, bir yazılıdan kötü alınmazdı..
itiraf ediyorum karnede derslerinin hepsi 5 olup bir 4'e ağlayan o kız bendim :)
bu başarımı yatarak kazanmıştım, mecazen değil harbi ben yatakta uzanarak ders çalışırım..
masada oturamam dizlerim çok ağırırdı, ya halının üstünde ya yatağımda çözerdim testleri..
ama çalışma odalarını çok seviyorum her ne kadar kullanmasam da..
en başta motive ediyor, düzenli , huzur veriyor..
bir de bişey farkettim yaşlandıkça düzen hastası oluyorum !
kadınların çoğunda olur mu bu ?
herşeyi kontrol etmeye de kalkışıyorum, bu bende unutkanlığa yol açmaya başladı :S
nerden aklıma geldi bu çalışma odası mevzusu, 4 senenin ardından yeniden sınava hazırlanmaya başlıyorum.
kpss denen illet sınava ne kadar hazırlanılır orası muamma, 
ama çok sevdiğim öğretmenlik mesleğini yapmak için başka çarem de yok gibi..
şimdilik böyle odaların fotoğraflarına bakarak kendimi motive ediyorum diyelim..
yoksa ben koltuğumda çalışmaktan gayet memnunum :)

  




Yorumlar

  1. Böyle bir çalışma odam olsa daha çok çalışır mıyım acaba:)

    Önceden hep genç odam olsun isterdim; tam oldu ben üniversiteye başladım, yurt odalarında süründüm, sonra da evlendim zaten, odanın bir keyfini çıkaramadım yani. Şimdi de çalışma odası istiyorum, ama lojmanda oturuyoruz taşınacağız bilmem ne diye paraya kıyıp alamıyorum, anca hayal kuruyorum işte:)

    YanıtlaSil
  2. üzülme Nesrin :)
    eninde sonunda senin de bi çalışma odan olur inanıyorum ,
    ama eminim çocuğun olursa ona en güzelinden senin yaşayamadıklarını yaşatacak bir oda alırsın.. ben öyle yapıyorum çünkü :) yapamadığım yapamayacağım şeyleri çocuklarıma saklıyorum.

    YanıtlaSil
  3. ben de şuan bir dikiş odası istiyrum , umarım hepimizin istekleri gerçekleşir biran önce :)
    http://benlimoda.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  4. Evimde bir odayı çalışma odası yapıp masanın karşısına koyduğum kanepede uzanarsak ders çalışan biriyim bende. Yirmi senelik eğitim hayatımı uzandığım yerden çalışarak geçirdim. Odayı ilk yaptığımda heves edip oturdum masanın başına cıık olmadı sırtım belim her yanım ağrıdı alışkın olmayınca. Ama bende sizin gibi sağladığı düzenden motive oluyorum. KPSS ye gelince bende öğretmenim 1 yıl çalıştım 80 aldım atanamadım hevesim kaçtı bıraktım. Umarım siz muvaffak olursunuz. Şimdiden başarılar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..