Ana içeriğe atla

Taytanik

 
kayıp gemi, taytanik :( filmi izlemeyen yoktur , titanik diyince de benim aklıma  ilk gelen o güzelim aşk hikayesi olurdu hep, o kadar insan donarak ölmüş felan pek aklıma gelmezdi açıkçası.. ters evin yanında küçük de bir titanik yapmışlar maket gibi bişey sanıyorduk, meğerse müzeymiş kapısına gidip görevliyle konuşunca anladım. yabancı olduğumu görünce bişeyler sordu bana sohbet ettik biraz , içeri giriş ne kadar diye sordum 30 dolar diyince ben biraz gülümsedim =)sonra da bütün şirinliğimle içerde neler var diye sordum, tek kişi için çok paraydı çünkü , hani dedim belki izin verir biletsiz girmemize =) su altından çıkarılan bazı eşyalar var dedi hemen  ve geminin yapım aşamasından batışına kadar olan bütün hikayesinin anlatıldığı üç katlı bir müze olduğunu söyledi .. biraz merak etmiştim sonra adam bi anda kaç kişisiniz diye sormazmı , çok şaşırdım , kuzenim ve ben diyince içeri gidip görevlilerle konuştu ve hadi gelin diye göz kırptı bize :) kapının girişine gemiye binen bütün yolcuların isimlerinin yazıldığı , onların hayat hikayelerinin anlatıldığı küçük kartlar koymuşlar iki tane seçip elimize verdi , gezinin sonunda bu yolcunun kurtulup kurtulmadığını söylüyorlarmış, bu yaptıklarıyla biraz meraklandırmak olaya heyecan katmak istemişler yani :) biz bedava gireceğiz diye sanarken kişi başı 13 dolar verdik :D o kadar da uzun boylu değil demek istediler heralde.


birinci katta geminin projesinde çalışan bir oda dolusu mimarın resimleri, harıl harıl çalışan işçilerin mutlu fotoğrafları, filmden de hatırlayacağımız geminin beyaz sakallı kaptanının gerçek resimleri, 3. sınıf yolcuların odalarının resimleri ve yanında resimlerdeki gibi dekore edilmiş odalar vardı.. bir bölümde merdivenlerden aşağı sular geliyor ama önündeki cam sayesinde devir daim ediyor, aynı o filmde geminin su almaya başladığı sahne gibiydi..ikinci kata geçerken yine filmdeki meşhur sahnelerden biri olan  merdivenler ve salon vardı.. kendimi filmin içinde gibi hissettim.. jack ile rose heryerdeydiler :) bir bölümde de rose'un fotoğrafını çizdiği o odanın aynısını yapmışlar , çok etkileyciydi geminin içindeki atmosfer süperdi..
 
üçüncü katta ise dümen odasına girdik ve aman Allah'ım karşımızda camların arkasında duran kocaman beyaz buz kütlesi duruyo :) tam buza çarpma anına kadar yapmışlar, odadan çıkıp camın önüne geçtik ve donduk resmen, meğer o buz gerçekmiş, çok da soğuktu ürperdik resmen.. ordan devam ettik ve en çok etkilendiğim bölüme geldik, geminin batışını dakika dakika anlatmışlar :( saat 11:40 gibi çarpmış ve yaklaşık 02:20 gibi tamamen sulara gömülmüş o devrinin en büyük gemisi olan taytanik.. çevrede bulunan gemiler bir süre sonra gelebilmişler olay yerine ancak eksi 28 derecedeki suda can çekişen 2224 yolcudan 1517 kişi ölmüş sadece 707 kişi kurtulabilmiş.. geminin yapımcısı dahi ölenler arasındaymış..
en ilginç olay ise geminin batmaya başladığı 3 saat boyunca insanlarda telaştan eser görülmemiş olmasıydı, hiç kimse bu kadar büyük bir geminin batacağına inanmamış ve eğlenmeye, yemeye içmeye devam etmişler.. hatta gemi orkestrası aynı filmdeki gibi  su dizlerine gelene kadar çalmaya devam etmişler.. bir gün denizde öleceğine inanan orkestra şefine "bigün gemi batacak olsa ve sen de gemide bulunsan ne yaparsın ?"
diye sormuşlar , o da "Derhal adamlarımı toplayıp çalgı çaldırırım.” diye cevap vermiş, “Peki hangi havaları çaldırırsın?” sorusuna karşı ise, “O zaman en sevdiğim havalardan birini “Ben sana her zamandan daha yakınım Ya Rabbi” havasını çaldırırım” diye cevap vermiş.. ve dediğini de yapmış, şef sulara gömüldüğü o ana kadar aynı şarkıyı söylemeye devam etmiş..herkes kendine aynı soruyu sormuştur bence, biz 
onların yerinde olsak ne yapardık diye ? ben de sordum :) sanırım ben yüzme bilmediğimden donarak ölmeyi beklemezdim direk boğulurdum :) Allah korusun ya düşüncesi bile fena, bir daha böyle bir olay yaşanmaz umarım, donarak ölmek de başka bi acı verici  !
bu arada girerken elimize verdikleri yolcu kartım 22 yaşında Berta isimli bir kızı anlatıyordu, ve çıkışta onun kurtulduğunu öğrendiğimde sanki onu ben kurtarmışım gibi sevindim =)

Yorumlar

  1. bna dekoru odalaı desıgne iç mimarisi gerekli.. tesekkurler ..

    YanıtlaSil
  2. içerde resim çekmek yasaktı, öyle olduğu halde bunları çekmeyi başardık gizli gizli..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..