Ana içeriğe atla

bir yılda 3. bakıcıya merhaba!


neden eskisi gibi yazmıyorsun diyorlar?
tam düzlüğe çıktık dediğimizde hayat yolumuza yeni yeni kayalar atıyor..
mesele oğlum olunca elim ayağım kilitleniyor, hayatımın akışı duruyor resmen..
bir yılda üç bakıcı değiştirmek zorunda kaldık..
çocuğum anne kokusuna hasret büyürken onu farklı farklı kadınların eline bırakıp çıkmak!
vicdanım paramparça işe gelirken bütün gün aklımı evde bırakmak beni bir hayli yıprattı.
tanımadığım insanların gözünde samimiyet ve Allah korkusu aradım..
Allah korkusu olan birisi bana göre bir bebeğe, bir yavruya kötü bir şey yapamazdı çünkü..
çocuğuma iş gözüyle değil de severek bakabilecek birini istiyordum sadece..
ilk bakıcımız üst komşumuzdu ve bir kat aşağı inerek 5 ay oğluma baktı..
tek istediğim çocuğumu yedirmesi uyutması ve oyun oynamasıydı..
hem bakıcının hem oğlumun yemeğini ben hazırlıyordum zaten..
bir kaç ay geçtikten sonra bütün gün evin içinde durmaktan sıkıldığını dile getirmeye başladı..
derken annesi vefat edince memleketine gitti ve döndüğünde daha çalışmak istemediğini söyledi..
tamam dedik ve etrafa haber saldık hızlıca birini bulmamız gerekiyordu..
şartlarımızı başta konuştuk, daha önce çocuk da bakmıştı..
hem ihtiyacı da vardı tabi ilk sorduğumuz soru evde durmaktan sıkılmazsınız dimi? oldu..
bu sefer evimize kamera almıştık ve her yere takacaktık, kadın tesettürlü olduğu için sıkıntı çıktı..
hadi tamam dedik ve sadece koridora taktık kamerayı..
yemekleri ben yapıyorum, temizlik zaten ben de..
çocuğumu yedir, kendin de yemeğini ye , oyun oynayın arada hava aldır !
bu yani bütün olay bu!
ancak evdeki hesap çarşıya uymadı, insanları anlamakta ve tanımakta güçlük çektiğim,
içimdeki insan sevgisini öldürecek bir 4 ay geçirdik kendisiyle..
hayatımın en kötü 4 ayını geçirdim diyebilirim..
tabiki burada herşeyi açık seçik yazamayacağım ama arsızlığın ve yüzsüzlüğün tavan yaptığı,
iyi niyetimizi sonuna kadar kullanan, paragöz, içinde acıma duygusu olmayan bir kadına,
4 ay sabretmek zorunda kaldım!
işteyim ve çalışıyorum tak bir mesaj geliyor?
-akşam kına var, gideceğim yer uzak izin al erken gel!
ben şok!
gece yarılarına kadar temizlik ve yemek yapıp yatıyorum, abla yemeğinizi yedikten sonra bulaşıkları makineye koyar mısın diyorum?
akşam eve geldiğimde gün içindeki bütün bulaşıkları tezgaha yığmış,
bunlar nedir neden makineye koymadın ki diyorum?
-keyfim yoktu! diyor..
biz evin her yerine kamera koymak istiyoruz diyoruz,
-koyun koyun tuvalete de koyun, bana güvenmiyorsanız çocuğunuzu emanet etmeyin diyor!
üç ay geçmiş işe başlayalı bir isteğin var mı diye sürekli soruyoruz zaten,
-çocuğun altını değiştirirken kullanmak için beyaz hemşire eldiveni istiyorum diyor!
hangi bakıcı çocuğun altını değişirken eldiven kullanıyor, kullan at sürekli eldiven almamız gerekecek, neden en başta istemedin de şimdi istedin diyoruz..
-aman, herşeye para veriyorsunuz görüyorum bi eldiven mi çok geldi diyor....
bu ve bunun gibi burada yazamayacağım saçmalıkta, her gün onlarca olay yaşadık..
ağzının payını verip evden çıkacağım, ama çocuğuma bakıyor kötü davranır diye korkumdan sustum..
başkasını bulmak yerine oturup sorunlarımızı çözelim istedik,
sonuçta sürekli bakıcı değiştirmek oğlumun da psikolojisini bozabilirdi..
yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali,
odaya kamera takarsanız bir dakika durmam burda, siz beni mumla ararsınız dedi..
biz de sen bilirsin biz kameramızı takacağız deyince apar topar toplanıp gitti..
bu dediğim insan yedi yirmi dört ibadetinde dersli bir kadındı!
hiç bir zaman insanları dış görünüş ve yaşam tarzlarına göre sınıflandırmadım ben..
ama peygamber efendimiz bile önce "güzel ahlak!" diyorsa,
bizim önce içimizi temizlememiz, iyi insan olmak için elimizden geleni yapmamız gerekmez mi?
senin kızın yaşındayım, akşama kadar işte çalışıp eve gelince gece yarılarına kadar çocuğuma ve evime yetişmeye çalışıyorum..
bu mudur yani?
insanlarda acıma duygusu bitmiş artık her şey sade ve sadece para olmuş arkadaşlar?
ne oldu sonra diye merak eden olabilir..
apar topar Trabzondan annemi buraya almak zorunda kaldık..
bir kaç kişiye haber verdim ve her akşam biriyle görüşmeye başladık..
bir yandan o kadından kurtuldum diye sevinirken bir yandan yeni gelen nasıl birisi olacak diye içim içimi yiyordu..
bir kaç kişiyle görüştükten sonra içimize sinen birini annem burdayken hemen işe başlattık..
ve oğlumun , bir yılın içinde üçüncü bakıcısına alışması için dua etmeye başladım..
şimdi tam bir ay oldu yeni bakıcımız işe başlayalı,
ve çocuğum doğduğundan beri geçirdiğim en rahat bir ayımı yaşadım diyebilirim..
her gün kendisine dua ediyorum..
ondan hiç bir iş istemediğim halde, olur mu öyle şey çocuk 2 saat uyurken evi süpürmüşüm çok mu diyor..
gün içinde sürekli watsaptan oğlumu merak etmeyeyim diye mesajlar ve fotoğraflar gönderiyor..
ve bir abla gibi beni teselli ederek rahatlatmaya çalışıyor..
oğlum yemek yemediği zaman çeşit çeşit şeyler hazırlayıp yiyene kadar bırakmıyor..
temiz hava alınca daha rahat yer diye sık sık yürüyüşe çıkarıyor..
kameradan izlediğinde hoşuna gitmeyen şeyler varsa beni uyar düzelteyim diyor..
kitap saati, oyun saati, yemek saati, uyku saati..
sade ve sadece çocuğumla ilgili şeyleri konuşuyor ve fikir alışverişi yapıyoruz..
kendi oğlumda yaptığım hataları Arın'da yapmayacağım diyor ve onun gelişimi hakkında konuşmalar yapıyoruz..
kendini bu kadar yorma eve gelince çocuğunla ilgilen ben sana elimden geldiği kadar yardımcı olurum diyor..
yani hiç bir şey yapmasına gerek yok inanın ki!
şunları söylemesi bile beni mutlu etmeye yetiyor ve  rahatlatıyor.
öyle bunalmışım öyle yorulmuşum ki, tatlı dile, güler yüze hasret kalmışım..
evden çıktığımda rahat rahat işe gitmek sonunda bana da nasip oldu..
Allah herkese vicdan sahibi olmayı nasip etsin, şimdilik bakıcı sorunumuz çözüldü..
başka sorunlar kapıyı çalana kadar bu ayarda hayatıma devam etmek istiyorum..
sevgiler küçük hanımdan :)

*he bu arada, beni mumla ararsınız diyen abla?
seni mumla değil, fenerlerle arıyorum......!
















Yorumlar

  1. Şoktayım.
    Ne kadar içi boş dışı dolu görünen insan var valla hayret ediyorum.
    Senin adına çok sevindim inşallah herşey çok daha güzel olsun. Allah hep iyi kılsın okula kreşe başlayana kadar devamlı olsun.
    Çalışan anne olmak çok zor.
    İçimizde kopan fırtınaların sesini kimseler duymuyor....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. amin Yasemincim, maalesef yaşamayan anlayamaz, Allah kimsenin eline düşürmesin..

      Sil
  2. Doğru insanı bulmuş olmana sevindim, evladını gönül rahatlığı ile emanet etmen çok önemli gerçektende.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim, evet her anlamda hayatımızı etkiliyordu çok şükür şuan mutluyum :)

      Sil
  3. En azında son güzel bitmiş 😊Yanaklarından öpüyorum prensi.
    .
    Bende beklerim bloğuma ,sevgiler.
    http://fatofotofan.blogspot.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet zor oldu ama sonunda rahata kavuştuk, çok teşekkür ederim Fatmacım :)

      Sil
  4. Allahım okurken kalbim sıkıştı.böyle insanlardan korusun hepimizi.her şey bi kenara ortadaki mevzu çocuk yaa başka bişey değil.şükür sonu güzel ve hep böyle gitsin inşallah.çocuklarımda bende çok bezer durumlar yaşadım.baktık olmuyor kayınvaldem baktı.evet sevgiyle baktı ama yöntem konusunda çok açmazlarımız vardı.birde 13 yıl valiz hayatı yaşamak.şüküür şimdi ikiside kocaman.ama okurken o günleri hatırladım.sizi çok iyi anlıyorum bu yüzden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaşamayan anlayamıyor gerçekten, ben de sizin gibi o günleri görmeyi çok istiyorum :) Allah herkesin karşısına iyi insanlar çıkarsın.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peçete Katlama Teknikleri

bir kadını en mutlu eden şeylerden birisi de yaptığı yemeklerin beğenilmesidir.. mesela ben, yemeğe başladığımızda eşimin suratına bakarım hemen :) ifadesinden ya da iştahla yemesinden -heh beğendi, diye bir ohh çeker devam ederim yemeğe :) yemeklerden ziyade sofranın cicili bicili süslenmesi de o yemeklerin iştahla yenmesine yardımcı oluyor bence.. illaki pahalı runner, amerikan servisi alacaksınız diye bir şey yok.. elinizde olan malzemeler ve çiçeklerle de sofranızı renklendirebilirsiniz.. genelde kağıt peçete kullanıyorum ben,  kağıt olsun kumaş olsun basit hareketlerle peçetelere değişik şekiller verebiliyoruz.. en azından bu posttan sonra ben daha çok özen göstereceğim :) işte bir kaç peçete katlama tekniği.. hangisi kolayınıza gelirse artık.. *fotoğraflar alıntıdır: pintereset.com

Bir bardak çayın hikayesi..

Kaynana alt demlik gibidir, kaynadıkça fokurdar durur... Gelin üst demlik gibidir, alt demlik kaynadıkça yukarda demlenir durur.. Damat çay bardağı gibidir, biraz kaynana doldurur biraz gelin.. Kaynata çay tabağı gibidir, dökülenleri toplar.. Görümce çay kaşığı gibidir, ara sıra gelir karıştırır gider.. Çocuklar ise şeker gibidir, çayın tadına tat katar, yüzleri gülümsetir.. Kısaca bir bardak çay aile demektir :) *** Karadenizde anlatılan meşhur  hikayeyi bilmeyen yoktur sanırım.. çocukken hayranlıkla dinlerdim çok hoşuma giderdi.. bilmiyorum ne kadar doğru ne kadar yanlış ama şuanda benim için pek geçerli değil bu hikaye.. eskidendi böyle kaynana gelin muhabbetleri.. gelin aldık demek temizlikçi aldık demekti, gelin aldık demek aşçı aldık demekti, gelin aldık demek hizmetçi aldık demekti yalan mı? eski gelinleri az oturup dinleyin hiç biri güzel şeyler anlatmıyor.. ara sıra bana soruyorlar nasıl alışabildin mi evliliğe diye? tabi çok iyiyim , mutluyum diyorum.. güzel

Annemin evine giderken, annemin evinden dönerken :)

derler ki; şanslı annelerin ilk çocukları kız olur, daha şanslı annelerin ikinci çocukları da kız olur ^_^ biz iki kız kardeş olduğumuza göre benim annem çok şanslı oluyor bu durumda :D bir de kendine sormak lazım tabi.. evlendik ev boşaldı rahatladım sanmayın diyor annem, şimdi daha çok aklım sizde kalıyor.. bir kişi gittiniz evden iki, üç kişi olarak geliyorsunuz şimdi daha kalabalık oldu ailemiz.. ben acırım yavruma yavrum acır yavrusuna diyor.. o yüzdendir sanırım anneme ne zaman gitsem boş valizle gidip, dolu dolu valizlerle dönerim evime.. istanbulda sanki patates yok anne diyorum, köy patatesi gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki turşu yok anne diyorum, ev yapımı gibi olmaz diyor.. istanbulda sanki peynir yok anne diyorum, bizim peynirimiz gibi olamaz diyor.. öğrenciyken valizime köy yumurtası koymaya kalkmıştı zor engel olmuştum :) o yüzdendir ki ne kadar büyüsek de biz annelerimizin gözünde hala bebeğiz.. evlensek de.. anne olsak da.. verdikçe içi rahatlıyor..