Ne yaşandığı ve hissedildiği gizli kalsın!
Sadece bir olaydan sonra gelip de yerleşen o suskunluk hissinden bahsediyorum. Dışarıdan çok dingin gibi görünen ama içerde fırtınalar koparan; biraz yalnızlaştıran, kısmen anlamsızlaştıran o heykellere özgü asil eylemsizlik…
İnsanın üstüne çöken gizemli sis ;
“Sessizlik”
Her söz sessizliğe, her ses de sizi biraz daha kendinize götürmüş. Sessizleştikçe küsmüş, küstükçe de susmuşsunuz. Oysa esas şimdi barışmalıymışsınız kendinizle... Çünkü “kendiniz” kendinize kalmışsınız, işte en güzel müjde!
Kimi zamansa; “En güzel yanıt hiç yanıt vermemek!” diyerek kapamışsınız tüm kapılarınızı. Arkanızdan bakakalmışlar. Hatta bazıları bunu bile anlamamışlar. Sizi anlamadıkları için sustuğunuzu anlatamadığınız gibi, zaten söyleyerek anlatamadığınız bir şeyi susarak hiç anlatamazmışsınız !
Bazen de susmak gerekir belki, ama niçin hak etmediklerimizi kabullenelim ki haklı olduğumuz her halukarda susma hakkımızı değil susumama hakkımızı kullanmalıyız ki, sesimizi duyurup malum konuya ses getirelim:)
YanıtlaSilBazen bilmediği konularda susmalı kişiler, yalan yanlış bilgi beyan edeceklerine susukun kalmaları daha yerindedir:)
Aslında yalnız kalmış insanların özgeçmişlerinde, sessizlik hakimdir. tepkisiz insanlar kaderine razı kişilerdir, gözlerinden yaşları pek eksik olmaz:)
cok dogru soyledin, katiliyorum sana Nida..
YanıtlaSil