Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

mutlu pazarlar olsun ^_^

ahhh nerede o eski pazarlar :) öğleye kadar uyumak, geç vakte kadar kahvaltı masasında keyif yapmak, akşamüstü süslenip püslenip gezmelere gitmek... şimdilerde pazar günü kadar kıymetli bir gün yok.. erken kalk kahvaltı yap, öğleye kadar evi topla, pazara çık, meyve sebze al, eve gel haftaiçi için yemek yap, kuruyan çamaşırları topla, ütü yap, eşin işten gelince markete git alışveriş yap, pazartesi sendromuna girip erken yat  o.O neyse ki bütün bunlara alışmaya çalışırken, anneciğimin haftaya teee trabzonlardan kalkıp buraya gelecek olması beni çok mutlu etti.. benim düğünüm kardeşimle aynı zamanlara denk geldiği için annem hiç bir hazırlığımda bulunamamış, istanbula gelememişti.. yani düğünün istanbul ayağında eşyaydı, mobilyaydı hiç bir şeye ortak olamamıştı.. evimi fotoğraflardan görebilmişti anlayacağınız.. bu arada annem hem çalışıp hem de hasta ananeme baktığı için fırsat bulup da gelemedi, yoksa çoktan kapımızı çalardı biliyorum ;) hem ben hem eşim ilk yatı

bir kadın bir erkek çok iş!

"bekara karı boşamak kolay gelir.." bu lafın anlamını önceden bilmezdim şimdi biraz biraz anlıyorum.. kadının iş hayatında olmasını ya da olmamasını sorguluyorum bu günlerde.. tabi ki evini ve eşini önemseyen kadınlardan bahsediyorum. bütün çalışan kadınların ev işlerini, temizliği , yemeği önemsediğini düşünmüyorum çünkü.. benim hamurum ev hanımı olmaya çok müsaitmiş bunu anladım.. saat altıda kalkıp senden sonra işe gidecek olan eşine kahvaltı hazırlayıp, kendin yemeden çıkman, yatana kadar temizlikle ve yemekle uğraşman , hafta sonu tatilini geberene kadar temizlik yaparak geçirmen pek normal gelmiyor artık bana.. herşeyi idare etmeye çalışmak çok zor! çalış ama evini aksatma, eşini aksatma lafını fazla üstüme alındım.. aslında bu duruma alışmaya başlamıştım ama en ufak söylenmemde "o zaman çalışma" lafını duymak da çok kırıcı.. kimse keyif için çalışmıyor.. hayat koşulları malum ve insan para kazanmak istiyor.. neden bekara karı boşama

incir reçeli 2 film yorumum ^^

ön yargıyla girdiğim, pek beklenti içinde olmadığım, sırf birinci filmini izlediğim için merak ettiğim bir filmdi incir reçeli 2.. devamı olan filmleri severim aslında ama başrolü birinci filmde öldürüp ikincisini çekme fikri bana saçma gelmişti.. sırf birinci film tuttu diye ikincisini çıkardılar sandım.. amaaa gerçekten tebrik ediyorum, filmin sonuna kadar ilk filme sadık kalmışlar.. anılarıyla, fotoğraflarıyla, duygularıyla herşeyiyle ilk filme hiç zarar verilmemiş. biz her ne kadar izlediğimizin film olduğunu bilsekte, sanki gerçekmiş gibi izliyoruz.. yani ilk filmdeki senaryo, hastalık, aşk ve bütün duyguları bize öyle güzel geçirdiler ki, ikinci filmdeki kıza direk sinir olarak başladım izlemeye.. ama yavaş yavaş, kızın hayatına girince onu da sevmeye başladım.. dövmeci olması, resim yapması, motor kullanması ve hatta tango yapması hepsini çok sevdim.. halil sezai'yi müzik dışında pek sevmiyorum ama bu filmdeki ağırlığı, cool tavırları, aşık ve sadık erkek hall

Şahikalar Pek Yakında ;)

hesap ettimde neredeyse bir yıldır doğru düzgün sinemaya gitmediğimizi anladım.. evlilikti hazırlıktı derken nihayet Cem Yılmaz'ın son filmi ile sezonu açtık :) Şahikalar Pek Yakında :) film hakkında herkesin dilindeki tek yorum "bu sefer güldürmedi!!" tamam da arkadaşlar sadece komedi çekmiyor ki bu adam.. eski filmlerine bakın komediyle birlikte gayet hüzünlü,duygusal filmleri de var.. ayrıca bu sefer güldürmedi dediler ama ben yine de çok güldüm özellikle ikinci yarısında.. adam çok basit konulu bu filme değişik bir hava katmış.. yani bu konuyu başkası film yapsa bence hiç beğenilmezdi.. ama cem yılmaz farkı ile basit içerikli bu filmi bile bana sevdirdi... sanırım genel anlamda cem yılmaz hayranı olduğum için , yaptığı tüm işleri beğeniyorum bunu da itiraf etmeliyim :) bu arada film alkolü özendirdiği için dava edilmiş görünce şok oldum.. filmdi sürekli sarhoş, elinde votka şişesiyle gezen Zerrin Tekindor vardı.. sanırım onun sahneleri

yeni gelinin düdüklü ile imtihanı :)

günlerdir ne yazsam ne yazsam diye düşünüp böyle bir başlık attığıma inanamıyorum :) ama şu günlerde kayda değer en heyecanlı olay düdüklü kullanmayı öğrenmeye çalışmam.. yeni evli cesareti mi derler, ilk heves mi derler madem bir düdüklüm var kullanmalıyım dedim.. annem düdüklü kullanmazdı o yüzden günlerdir fikir almadığım insan kalmadı.. araştırmalar, denemeler derken buzluğumu fasülye ve nohutlarla doldurdum :) hayatında hiç nohut yapmamış  biri olarak o kadar nohutu kim yiyecek bilmiyorum :) işe başladığım için büyük kolaylık, 5 dakikada pişiyor yemekler diye diye düdüklü kullanmayı öğrendim yani..  *** gelelim iş meselesine :) sabah uykusuzluğu ve metrobüs çilesi dışında herşey yolunda .. atanamadığım için aslında çok çok üzülecektim ama hem evlilik telaşı hem bu iş bana üzüntümü unutturdu.. okulumda eski arkadaşlarımla çalışmak çok değişik bir duygu.. işte olduğumu değil de hala okulda olduğumu hissediyorum.. yani anlayacağınız şimdilik herşey yolunda.. kendini

iyi bayramlar ^_^

türkiyedeki ve yurt dışındaki bütün bloggerların bayramını en içten dileklerimle kutluyorum :) uzaktaki aileme, akrabalarıma , arkadaşlarıma selam söylüyor hepsini öpüyorum :) şuanda birisi bana mikrofon uzatmış ne söylemek istersin der gibi hissediyorum .. çalışmaya başladım arkadaşlar, istanbuldaki ilk işimi üniversitemde buldum.. şimdilik eğitim teknoloğu başlığı altında çalışacağımız söylendi.. sabah erken uyanmak lanet bir duygu! henüz ayılamadan metrobüsün en kalabalık saatlerinde ayakta yolculuk etmek tarif edilemez! ama çalışma arkadaşlarım ve okul ortamının devamı niteliğindeki işimi sevdim.. hayata bir yerlerden başlamak gerek dimi.. *foto: pinterest